11/27/2007

İlk Defa

ada kalenin etrafı roman dolu
kuşbakışı uçmak geliyor
kırık taşın yanındaki yoldan
kızakla taşımak zordur otları
güneş sıcak
güğümdeki çay demlendi
suya bandır ekmeği
öylesine bir bağırış benimkisi
dağlarda ki yankısı çocuk yüzüme vurdu
tırpan, masat, dirgen üçlemesine
birde tırmığı ekleyince
köyümde bıraktığım
çocukluk Trabzon lastiğine
rençperin nasırlı elleri değdi.


Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Sakladım Seni Kendimden


*"Ödül olarak vaat edilen Güzel Helene, Sparta Kıralı Menelaos'un karısıdır.
Menelaos bir savaşta, kent dışındadır. Bir aşk alevlenir Paris'le Helene arasında.
Tüm hazinelerini alırlar Menelaos'un, gemilere biner, Ilion'a gelirler.
Troia Halkı, Helene'nin güzelliğinden olsa gerek, çok iyi karşılar, Kassandra dışında.
O bu kadının kente sayısız felaketler getireceğini bildirir!... Ancak, geleceğı görebilen Kassandra'ya kimsenin inanmaması da Apollon'un öngördüğü bir yazgıdır aslında.
Menelaos'la evlenmeden önce Helene'nin tüm talipleri, Hellas'ın bütün kıralları, soyluları bu evliliği koruyacaklarına ant içmişlerdir. Barışçı yollardan Helene geri alınamayınca savaşmaya karar verilir."
*(Troya Efsane İle Gerçek Arasi Bir kente Yolculuk, Kültür Bakanlığı)


bana bir yudum daha ver
acıdan artakalan
sessiz bir bekleyişin
ürkekliğinde
koca bir vücudu bir anda yıkan
haykırışlarına bile aldırmadan
sana anlatabilsem onun hikayesini
geçmişinden çekip alacağım
bıraktığı izleri
savunmasız bir çocuğun
gözlerimde beliren ifadeye yansımasında ki
isyanım sana değil kendime
korkak titremelerimde saklı
cinayeti geçmişimden saklayıp
nasıl söyleyeceğimi bilmeden
bu güne taşıyan ben
ölümün beyaz rengine başkaldıran
ona savaş açmanın hiç faydası yok
güzel günlerimizin bize bıraktıklarını düşün
seni kimse anlamadı
bir ben anladım dediğim sırada yine beni ağlattın be cesur kadın
cep delik cepken delik acıların dökülür ceplerinden
seni duyarım çünkü şiirlerini, türkülerini
ve resimlerini ben çaldım
martıların kanadından
inanmazsan sor
çıplak ve günahkar
arzu ve şehvet dolu bakışlarınla erirdim sıcağında
seni çıktığım uzun yolculuklarda arıyorum
bizim akşamcı Musa amcamız vardı bilirsin
hani sokağın hemen köşesinde ki kırık dökük
tahtadan yaptığı bir barakada yaşardı
umutları yoktu tek güvendiği de ölmüştü hani
hatırlamadın mı
şişenin dibini bulana dek iç derdi sevdanı
son yudumda
hayatın şarap kadar tatlı olmadığını anlayacaksın be evlat derdi
sonra
sonra nemi oldu öldü
bittiğini göreceksin elinden bıraktığın anda şişeyi



Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Karanlık Geceleri Severim Ben



Karanlık geceleri severim ben
Umutlarımı sönük yanan mum ışığına bıraktığım anları
Beklerim gelecek ve bitirecek
bu sessizliği
hasretimin içinde sakladığım
o şehri
bana düşman edenlere kanmadan devam edeceğim sevmeye
ancak bütün erdemsizliklerle yaşamı bize daraltanlara da
kinimi nefretimi yönelteceğim onurumla
ve asla yenik düşmeyeceğim kendimle
neredesin çığlıklarımın yansıması
neredesin karanlığımın sönük çağrısı
gel de gör gecenin bende ki o görüntüsünü

saatlerce konuşmadan oturabildiysek eğer
söylemek isteyip de söyleyemediğimiz şeylerden
korktuğumuz içindir
ya da istediğimiz sözcüklerin dansı değil de
dokunuşlarla arzu dolu gözlerin çakışmasıdır
şiddeti içeren sevişme anlarımızda
saldırmak kabullenmektir şeytanın isteklerini
öyle ki
zevke tırmanmanın tek patika yolunda
kaybetmektir olan
demek ki beklemek yenilgiyi ertelettirmenin
gelecek zamana bırakıp
o zaman sevişmenin sanal anıdır
güçlü bir kadının zayıf anlarını
kurnazca saldırıya hazır beklemek kalleşliktir
donjuan uşaklığının diğer bir adıdır
bizdeki maçoluğun saklayamadığı hayvanlık
zor geliyorsa eğer sapkınlığımızı dizginlemek
ya hayvanları izlemeli
ya da şeytanın kitabını almalıyız

birden çoğul günlerimin yalnızlığına bıraktım korkularımı
kendimle baş başa bıraktığım kalabalıkları da yenileyerek
ne olduğunu ve olması gerekeni sordukların da karşıma geçip
savurdum ve uzaklaştırdım onları gecemden

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Uçurtmam Beyaz

ölümün rengi beyaz
uçurtmamın üstüne yazdığım
şiirden daha hafif
kum tepesinin üstünden okula kadar
uçan uçurtmanın içindeydim o gün
süzüle süzüle indik okul bahçesine kadar
inandıramadım kimseye
içinde olduğuma
kimse inanmadı köyde mal otlattığıma
köyden şehre şehirden köye
uçakla gittiğime sonra öğrendim ki
köylülüğü öldürmek lazım
nasıl bir ölüm
bizim için rengi siyah

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Bizim Adamın Öyküsü

Tanıdığım yüzler tazeleyemiyor bedenimi
halbuki tamda tersi olmalıydı sarsmadan
bildiğim bir gerçeğin yansıması o solgun ürkeklikte
kendisini hiç de bulamayan korkak ve kesik
ayrılmaların sonuçsuz eksikliğinde sevişmesiz anlarım


Öyle söylemeliyim ki tadına varmalı aşk orucundakiler
aşkın sonu ölümdür beklenen ve bilinen
yolculuklara çıkartmalı sevginin bahar olmadığı coğrafyalara
kesin bir iç çekişi süslemeden uzaklaşmalı
nereye gittiğini bilerek nedensiz solumalı yeni yaşamı


Bir yaşamın sonuna geldik istemeden
acı öyle hızlı kapatıyor ki yaralarımı
yenisini açmak hırsını daha da körüklüyor bedenim
ama bu da dokunulunca titreyen bir ten
kendini taşıyamaz bir kere ağlamadan


Gözyaşıyla tuz basar yaralarına tazelensin diye
çünkü istiyor tazelenmek kendi kendine
bir sürüngen gibi yatağında hareketsiz
işte ! ölüm geldi ve buldu bizim adamı odasında

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...