1/31/2008

Düşünmeyi ve Sorgulamayı Unuttuk.





Düşünün bir kere en son ne zaman sorguladınız etrafımızda olan bitenleri. Düşünüp sorguladığımız ama suya sabuna dokunmadan değil elimizi taşın altına koyup şöyle sağlamından ne zaman eleştirilere, sorgulamalara kulak kabarttık.

Uzun zamandır yapamıyoruz bunu. Fark edemediniz mi? Şöyle bir kurcalayın son yirmi beş yılı. Neler oldu hayatımızda? Evden işe işten eve. Eve ekmek getirme derdinde. Hayatımızda başka sorunlar yok mu ekonomik mücadelemizden gayri? Var elbet.

Kim sorguluyor ki olan biteni ben sorgulayayım der gibisiniz. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.

Hele sanatımızda hangi baba yiğit kalkıp sorguluyor ki. Yapsa bile ya "şak" diye susturuluyor ya da bir bakmışsın kayboluyor ortadan.

Tiyatroda var elbette yanlış anlamasınlar beni ama gösterilmiyor görsel medyamızda. Nerede kavuklu nerede meddahlarımız?

Komedyenler, show adamları suya sabuna dokunmadan kayda değer görmediğim abuk espriler ile dolduruyorlar gösteri ve programlarını. Mizahta benim bildiğim politik siyasi içerikler vardır. Gırgır, Limon, Leman okuyanlar en azından bilir.

Soruyorum size hangi gazeteyi okuyorsunuz? Şöyle arkanıza yaslanıp bir Pazar günü içinde kaybolup da sizi sürükleyerek okutan bir gazete var mı hayatımızda?

Televizyon. Ona girmek istemiyorum detaylıca. Bir kaçı hariç abuk sabuk hikayeli dizilerle avutulup uyutulmuyor muyuz?

Müzik. Ah şu mega starlarımız olmasa. Starlığı Rumeli’den öteye gidemeyen şarkıcılarımız. Avunun gençlik diyorlar bizde izin veriyoruz. Saçma sapan şarkı sözleriyle dolu yeni şarkılarımız müziğimizi allak bullak etmedi mi? Hal ortada zaten.

Sözüm kısaca şudur. Düşünmüyoruz ve sorgulamıyoruz epeyce zamandır. Durun ve şöyle düşünün bir kere.

Düşünmeyi ve sorgulamayı unutmadık mı?

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

1/14/2008

Karakter*

*Dramatik Yazarlık Kursu Gökhan Aktemur Hocanın ödevidir.
Erkan Karakteri:

FİZYOLOJİK BOYUT

CİNSİYET:Erkek
YAŞ:40 yaşında
BOY VE KİLO:1,82,80 kg
SAÇ, GÖZ, CİLT RENGİ:Saçları dalgalı,göz kahverengi,teni beyaz
TAVIR, HAREKET VE DURUŞ:Genelde sakin tavırlı,heyecanlandığında hareketli ve aceleci.
GÖRÜNÜŞ: Yakışıklı,vücut ve kilo orantılı,çok titiz,kafa ve yüz hatları
KUSURLAR: Fiziksel hiçbir bozukluğu yok.
HASTALIKLAR:Çok sağlıklı

SOSYOLOJİK BOYUT

1. SINIFI:Yönetici
2. UĞRAŞ:Özel bir televizyonda ve gazetede çalışıyor.Televizyonda sinema programı yapıyor,gazetede kültür sanat müdürlüğü ve sinema köşe yazısı yazıyor.Kurumlara danışmanlık yapıyor.İşini ve mesleğini seven,sorumluluk bilinci çok üst seviyede birisi.
3. EĞİTİMİ: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü mezunu,sonra yurt dışında burslu iletişim lisansı ve yüksek lisansı yapıyor.Türkiye’ye döndüğünde eskiden beri hedefi olan sinema ve televizyon alanında kariyer için özel bir televizyonda muhabir olarak çalışmaya başlıyor.Sinema onun için vazgeçilmezlerden. Öğrencilik yıllarından beri biriktirdiği çok zengin film arşivi var.
4. EV YAŞAMI: Ailesine çok değer veriyor.Özellikle oğluna çok düşkün.Mardinli olması sebebiyle ailesinde kan davası var.Baba kendisi ilkokuldayken ailesini bir gecede apar topar İstanbul’a kaçırmıştır kan davasından.Bir erkek ve bir kız kardeşi vardır.Aşiret ailesinden olduğu için aile çevresi çok geniş.Çocukken İstanbul’a geldiği için görüşmediği ve tanımadığı bir çok akrabası vardır.Baba inşaat işçiliği yaparak büyütmüştür çocuklarını.Anne ve babasına olan sevgisi çok büyüktür.Hatta çocukken bir gece babasına “Baba ben Yılmaz Güney gibi çok önemli bir yönetmen olacağım.”dediğini hiç unutmaz ve hep bunu dile getirir.
5. DİNSEL İNANÇ:Üniversiteden bu yana dini inancı yoktur.Yaratıcı bir güce inanır.
6. MİLLİYET: T.C Vatandaşıdır.Kürttür.
7. ÇEVRE İÇİNDEKİ YERİ: İş ortamında sevilendir.Ayrıca kıskanılandır da.Muhabirlikten editörlüğe,oradan da Kültür Sanat Müdürlüğüne yükselirken çok engellerle karşılaşsa da iş çevresinden son sözü o söylemiştir.Sosyal hayatında ise genelde içine kapanıktır.Duruşu her zaman sert ve somurtkandır.
8. HOŞLANILAN ŞEYLER, MERAKLAR, HOBİLER VB:En büyük uğraşı sinemadır.Birde oğlu.Üniversite yıllarında aşık olduğu ve çok sevdiği eşi ile yaptıkları dağ ve doğa yürüyüşleri.


PSİKOLOJİK BOYUT

1. CİNSEL YAŞAM, AHLAKSAL ÖLÇÜTLER:Eşi Sema ile ilişkilerinin bozulmasıyla bir çok kadınla birlikte olmuştur.Ancak tek aşkı Semadır.Hayatına giren hiçbir kadına aşık olmamıştır.
2. KİŞİSEL DAVRANIŞA YÖN VEREN GÜÇLER (ÖNERMELER), TUTKU:Sakin bir insandır.Ancak beklenmedik anlarda bir anda sinirli,heyecanlı bir davranışa girebiliyor.Duygusal anlamda tutkulu,aşka değer veren hatta aşkı hastalıklı bir duygusal hale dönüştüren ruh haline girebiliyor.Kıskançlık konusunda ise kıskanç olduğunu çevresinde kabullenmese de kendine inkar ettiği hep kıskanç biri olduğudur.
3. UMDUĞUNU BULAMAMA, DÜŞ KIRIKLIKLARI:Hayatında en büyük düş kırıklığı ve kırılma noktası aşık olduğu ve çok sevdiği eşi Semanın kendisini aldatmasıdır.
4. MİZAÇ:Hayata ve insanlara karşı hep iyimser bir davranış sergiler.
5. YAŞAMA KARŞI TUTUM: Mücadeleci bir insandır.Hedefleri doğrultusunda yapamayacağı şey yok.Her türlü engeli aşabilecek hırsa sahip.
6. KOMPLEKSLER: SAPLANTILAR, YASAKLAR, BOŞ İNANÇLAR:Aldatıldıktan sonra kendisinde sürekli tekrar eden nefret duygusu ile Semaya olan duygularını kontrol edememe.Ondan ayrılamama.En büyük konuda oğlunun kendisinden olup olmadığı ile ilgili saplantısı.
7. TAŞKINLIK HASTALIKLARI (MANİA), YILGILAR (PHOBİA)
8. İÇEDÖNÜK, DIŞADÖNÜK, İKİSİNİN ORTASI:Farklılıklar gösterdiği için aslında ikisinin ortasında.
9. BECERİLER:Sinema alanında gösterilen en iyi eleştirmenlerden birisi.
10. NİTELİKLER DÜŞ GÜCÜ (İMGELEM), YARGI GÜCÜ, BEĞENİ, DENGE:Hayal gücü ve yaratıcılığı önemli derecede yüksek.Zaten bunu da şimdiye kadar yazmış olduğu 16 kitapta gösteriyor aldığı başarılarla.
11. IQ: (INTELLIGENCE QUONTIENT) ZEKA DÜZEYİ.:Zeka düzeyi üst seviyede denilebilir.IQ testlerine inanmadığı için hiçte ölçme gereği duymamış.
Sema Karakteri


FİZYOLOJİK BOYUT

CİNSİYET:Kadın
YAŞ:30
BOY VE KİLO:1,70,56 kg
SAÇ, GÖZ, CİLT RENGİ:Kumral,yeşil gözlü,beyaz tenli
TAVIR, HAREKET VE DURUŞ: Ani hareketleri olan,güzel bir fiziğe sahip,dik duran.
GÖRÜNÜŞ: Güzel,yuvarlak kafa ve yüz
KUSURLAR: Hiçbir biçimsel bozukluğu yok.
HASTALIKLAR:Hastalık geçirmemiş

SOSYOLOJİK BOYUT

1. SINIFI: Doğma büyüme İstanbullu.Ailesi Osmanlı soyundan.
2. UĞRAŞ: Sinema,dizi yapımcısı.Gelir düzeyi yüksek.İşinde çok hırslı.Ancak çalışanlarına karşı çok sert davranan özellikle erkek çalışanlarını sürekli aşağılayan bir tavır sergileyen birisi.Bu sebeple de çalışanları tarafından sevilmeyen bir patron.
3. EĞİTİMİ: İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema ve Televizyon mezunu.Üniversitenin ilk mezunlarından.
4. EV YAŞAMI: Bir erkek kardeşi,birde ablası var. Sema lisede okurken anne ve baba ayrılmışlar.Baba tekstil sektöründe işveren,anne moda tasarımcısı.Baba sevgisinden yoksun olarak büyüyen Sema erkeklere karşı güvensiz hatta gerektiğinde nefretini kusan inatçı bir karaktere sahip olduğu için babasıyla iletişimi zayıf,annesiyle ise üniversite yıllarında iyice zayıflayan bir ilişkisi vardır.
5. DİNSEL İNANÇ:Allah ve dini inancı var.
6. IRK, MİLLİYET:T.C vatandaşı.Boşnak.
7. ÇEVRE İÇİNDEKİ YERİ: Sosyal çevresinde ön planda her zaman.Beğenilmeyi ve takdir edilmeyi seven bir yapısı var.Para gücü ve hırsıyla kız arkadaşları arasında lider bir konumda ancak buna karşı çok sevilen biri değil.Gelir düzeyi yüksek bir çevrede olduğu için arkadaşlarının da kendisine ikili oynadığının farkında.
8. HOŞLANILAN ŞEYLER, MERAKLAR, HOBİLER VB.: Gece eğlenmeyi,yurt dışı gezilerini çok seviyor.Ayrıca sinema ve televizyon çevresiyle yapılan organizasyonları kaçırmıyor.Spor ve kayak yapmayı ihmal etmiyor.Güzel fiziğini spor yapmasına mecbur.


PSİKOLOJİK BOYUT

1. CİNSEL YAŞAM, AHLAKSAL ÖLÇÜTLER:Serbest büyüdüğü için özellikle anne baba ilişkileri iyi olmadığı için cinsel yaşamı da buna paralel olan birisi.Cinsel anlamda ahlak ölçüleri sağlam olmayan birisi.
2. KİŞİSEL DAVRANIŞA YÖN VEREN GÜÇLER (ÖNERMELER), TUTKU:Aşık olduğu insana maddi manevi her şeyini veren bir yapıya sahip.Tutkularının peşinden sürüklenmeyi seviyor.
3. UMDUĞUNU BULAMAMA, DÜŞ KIRIKLIKLARI:Yaşamında en önemli olay çocukken babasının annesini hem de kendi evlerinde sekreteriyle aldattığını gördüğü an.Bu an sık sık gözlerinin önüne geliyor yaşamında.
4. MİZAÇ: Karamsar bir bakış açısı olmasına rağmen bunu karşısındakine hissettirmeyen,çok sinirli,inatçı,kendine çok güvenen,erkeklere içten içe öfke duyan,hırslı bir karakter.
5. YAŞAMA KARŞI TUTUM: Her zaman savaşçı ve yenilmeyi hazmedemeyen başarı için her türlü oyunu oynayabilecek bir duruşu var yaşama karşı.
6. KOMPLEKSLER: Kıskanç,erkeğe karşı olumsuz anlamda saplantısı olan,engel ve yasakları tanımayan
7. İÇEDÖNÜK, DIŞADÖNÜK, İKİSİNİN ORTASI:Bazen içe bazen dışadönük bir yapıda.Bu açıdan dengeli değil.
8. BECERİLER: Üniversite yıllarında ödül alan kısa filmler çekmiş.Sinema sektörüne geçtikten sonrada ortağı olduğu yapım şirketinde başarılı ve ödüllü film ve dizilere imza atmış.
9. NİTELİKLER: Çok yaratıcı.Hayalgücü sınırsız ve güçlü.
10. IQ: (INTELLIGENCE QUONTIENT) ZEKA DÜZEYİ.:IQ testi yüksek.Zeki olduğunu biliyor.Bunu da karşısındakine acımasızca kullanabiliyor çekinmeden.
ERKAN-SEMA KARAKTER ÖYKÜSÜ:

Erkan sinema eleştirmeni, 40 yaşında, özel bir televizyon şirketinde ve gazetesinde çalışıyor, evlidir. Eşi de film yapım şirketi ortağı. Bir erkek çocukları vardır. Uzun yıllardır İstanbul’da yaşamaktadır.

Erkan ilkokul son sınıfa kadar Mardin’de okumuştur. Ailesinin kan davası yüzünden babası herkesi bir gece gizlice İstanbul’a kaçırmıştır. Erkan’ın bir erkek bir de kız kardeşi vardır.

Kendisiyle Üniversite de okurken tiyatrocu bir arkadaşımın aracılığı ile tanışmıştım. Edebiyat fakültesi tarih bölümünde okuyordu. Sinema kulübünün başkanlığını yapıyordu.

O yıllarda bile sinema dünyasında önemli yerlere gelmeyi planlıyordu. Yaş olarak bizlerden büyük olması, çok etkileyici konuşması, uzun boylu ve yakışıklı olması onu arkadaş sohbetlerinde dikkat çekici kılıyordu. Özellikle de kızlar ondan çok etkileniyorlardı.

Onun gözü ise şu an evli olan eşi Sema’dan başkasını görmüyordu. Semada İletişim Fakültesinde okuyordu. Ancak Sema Erkan’ı usandıracak düzeyde inatçıydı.

İkinci sınıfta arkadaşlarımla tuttuğumuz evin giriş dairesini de Erkan tutmuştu. En sonunda Semayı nasıl olduysa ikna etmiş ve sevgili olmuşlardı. İlk yıl aynı binada çok güzel günler geçirdik. Evimiz üniversiteye de çok yakındı.

Ne olduysa o günden sonra oldu. Erkanların dairesine Semanın ablası ve erkek arkadaşı sık sık uğramaya başladılar. Erkan ve Sema ilişkilerinde sorunlar yaşamaya başladılar. Bir defasında Erkanların evine uğradığımda Sema kapıyı açmıştı. Tedirgindi. Kapıyı yarı aralık bırakmıştı. Bir şeyi gizliyordu görmemem gereken. İçeriye girmemi istemiyordu. Holden salona Semanın ablasının erkek arkadaşını çıplak vaziyette geçerken görünce her şeyi anladım. Sema Erkan’ı aldatıyordu. Bunu ben biliyordum ancak Erkan’ın bilip bilmediği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Biz binadan taşındık.

Uzun yıllar görüşmedik Erkan ve Sema ile.

Bir gece arkadaşlarla meyhanede içerken karşı masada onu ve Semayı gördüm. Onlarda beni fark ettiler. Erkan ayağa kalktığında bende aynı anda kalktım. Yaklaştık ve kucaklaştık.Erkanı ve Semayı tekrar bir arada gördüğüme şaşırmıştım.Dairede gördüğüm manzaradan sonra Erkan’da anlar durumu ve ayrılırlar diye düşünmüştüm.Ama öyle olmamıştı.

O gece sohbetimiz uzun sürdü. Erkan görüşmediğimiz süre içerisinde neler yaşadığını anlattı.

Biz binadan taşındıktan sonra onlar okul bitene kadar orada kalmışlar. Sema’nın kendisini ablasının erkek arkadaşıyla aldattığını bir süre sonra anlamış. Erkan Sema’yı delice sevdiği için bunu kabullenmiş. Ondan ayrılamamış.

Semanın ilişki yaşadığı kişinin babası film şirketi sahibiymiş. Okul bittikten sonra Sema orada çalışmaya başlamış. Sema hamile kalmış. Erkan’a çocuğun kendisinden olduğunu söylese de Erkan’ın kafasında soru işareti kalmış hep. Genetik testi bile yaptırmayı bile düşünmüş ve sonradan hep vazgeçmiş bunu yapmaktan.

Sema ilişki yaşadığı erkeğin film şirketine ortak olmuş sonraları. Erkan’da hem televizyon şirketinde sinema programı yapıyor hem de gazetede sinema köşesinde yazı yazıyormuş. Üniversite yıllarındaki hedeflerine ulaşmıştı iş kariyeri açısından. Sevdiği kadınla da evlenmiş ve bir erkek çocuk sahibi olmuştu. Ancak oğlunun kendisinden olup olmadığı konusunda şüpheleri onu çıldırtıyormuş hep.

Bu durum onu üniversite yıllarında bile hiç kullanmadığı alkol ve uyuşturucuya itmiş. Semada alkol ve uyuşturucu kullanıyormuş. Aynı evde iki bağımlı, hiçbir duygusal bağımlılığı olmayan iki insanmışlar sadece.

Sanki yaşadıklarını bana anlatırken içini kusmuştu. Biriktirdiğini her şeyi şimdiye kadar ve anlattığı için rahatladığını söylemişti o gece bana.

Bir sabah eşimle kahvaltı yaptığımız yerde gazeteleri okurken o haberi okuyunca dondum kaldım öylece. Hem de Erkan’ın yazı yazdığı gazetenin ana sayfasının üst köşesinde ki bir haber.

Erkan evinde önce karısını ve oğlunu öldürmüş sonra intihar etmişti.



Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

1/10/2008

Serim*

*Erkan Çıplak Hocanın Dramatik Yazarlık kurs ödevidir.


1-Orman (DIŞ-SABAH)

Artvin’in sınırdaki orman köyü. Köyün çocukları ormanda hayvanları otlatıyorlar. Her sabah olduğu gibi taştan yaptıkları fırında ormandan topladıkları mantarları pişiriyorlar. Hava soğuk ve sisli. Bulutlar yamaçlardan yaylaya doğru hızla yükseliyor.Çocuklar taşlarla yaptıkları fırının etrafında mantarların pişmesini bekliyorlar.Köyün imamı minareye çıkmış sabah ezanını okumak için hazırlanıyor.Evlerin ışıkları yavaş yavaş yanmaya başlıyor.Hamurlu köyü yeni güne her zaman olağan hazırlığına koyuluyor.

Çocuklar pişen mantarları yanlarında getirdikleri ekmeklerin arasına koyup aralarında pay ederek bölüşüyorlar.Fırının üzerinde kalan mantar parçalarını da köpeğe veriyorlar.Onlar içinde her zamanki günlerden biri daha hocanın ezan sesiyle başlıyor.


2-Şehir(İÇ-SABAH)

İstanbul’da sabah ezanı ile işten eve gelen Kürşat Aslı’yı uyandırmadan yatağa girmek istiyor her zaman olduğu gibi.Her ne kadar dikkat ettiyse de Aslı tatlı uykusundan uyanıyor.Yine beceremediğini belli eden bir surat ifadesi ile Aslı’nın dudağına bir öpücük konduruyor günaydın diyerek.

Kürşat; 12 Eylül darbesinden birkaç yıl önce İstanbul’a yerleşen anne babasını kanserden bir ay aralıklarla kaybetmiştir. ODTÜ Fizik mühendisliğini başarıyla bitirmiş, tahsiline Amerika’da devam etmiş ve babasına söz verdiği gibi Türkiye’ye dönüp akademik kariyerine kaldığı yerden devam etmiştir.Geçen yılda Üniversiteden tanıştığı Ayla ile evlenmiş ve İstanbul’a yerleşmişlerdir.


3-Orman(DIŞ-AKŞAM)

Köyün çocukları çayırda otlamak için oraya buraya dağılmış hayvanları bir araya toplama çabasındalar.Ellerinde ki sopalarla kovalayarak hayvanları köy giden yola doğru sürmeye çalışıyorlar.Çocuklardan bir tanesi çayırın orman yakınında, yerde uzanan bir şey görüyor.Ona yaklaştıkça bu yerde uzananın köpekleri olduğunu fark ediyor.Köpek yerde hareketsiz bir şekilde yatmaktadır.

Çocuk daha da yaklaşınca köpeğin ağzından yere salyaların ve köpüğün akmış olduğunu görüyor.Hemen bağırarak arkadaşlarını çağırıyor.Çocuklar hemen arkadaşının yanına geliyorlar.Hepsi yerde yatan köpeğe üzgün ve şaşkın bir şekilde bakıyor.Elindeki sopayla köpeği dürten çocuk köpeğin öldüğünü söylüyor arkadaşlarına.Köpeğin hiçbir yara almadığını anlıyorlar.Ormanda ayı yada yabani bir hayvanla boğuşup ölse yaralanırdı diyorlar aralarında konuşarak. Köpeğin vücudunda hiçbir yara izi ve kan da yoktur.Bütün çocuklar ölümüne anlam veremiyor köpeğin.Bir süre sonra hayvanlarla birlikte köye yola koyuluyorlar.

4-Şehir ( DIŞ-AKŞAM)

Kürşat’ın telefonu çalıyor.Telefonla konuştuktan sonra mutfağa gidiyor.Bir bardak su içtiyor ve Aslı'ya telefon açıyor.Aslı ile konuşmasını bitirdiğinde kapı çalıyor.Kim olabilir bu saatte diye düşünüyor.Kapı gözünden baktığında kurye olduğunu anlıyor.Açıyor kapıyı.Tam kapı aralanırken karşısındaki kuryenin belinden çektiği silahı kendisine doğrulttuğunu görüyor ani bir hareketle yarı açık olan kapıyı üstüne kapatmayı başarıyor.Yalnız silahtan çıkan kurşun kapının kenarını tutan parmağını sıyırıp geçiyor.O ani hareketi yapamasaydı beyni paramparça olmuş ve oracıkta ölmüştü belkide.Kapıdaki adam gitmemişti.Kapıyı tekmeliyordu.Yatak odasına gidip dolapta sakladığı silahını alıyor.Kapıya gelip üst üste sıkıyor kurşunları.Kapıdaki tekmeleme sesleri kesiliyor birden.Adamı vurduğuna emin olmak için kapıyı aralıyor açtığında ise orada olmadığını anlıyor.

Apartman sakinleri eve doluşuyor. Polis geliyor.Hemen ardından Aslı geliyor.Sarılıyorlar.

5-Şehir (İÇ AKŞAM)

Kürşat silahlı saldırıya hiçbir anlam veremediğini söylüyor Aslıya. Sonra eline bir kağıt tutuşturuyor.Bu ofisimdeki kasanın şifresi.Bana bir şey olursa oradaki dosyaları Selim hocaya verirsin.O gerekeni yapar diyor.Aslı şaşkın bir surat ifadesi ile Kürşat’a bakıyor.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

1/08/2008

Livane Kültür Yeni Sayısı Hakkında!



Livane Kültür 2008-Kış 6.Sayısı yakında yayında.


Dopdolu içeriği ile yayına hazırladığımız Livane Kültürün 6. sayısının heyecanını taşıyoruz hep birlikte.Sizleride bu heyecana davet ediyoruz.


Yolculuğumuza yeni arkadaşlar katılıyor.


Edebiyat ve sanat söyleşileri.


Film tanıtımları.


Gezi yazısı.


Deneme, şiir , öykü.

Saygılarımla

Kürşat Ural
Livane Kültür Editörü

Bir İlana Yazılmış Yazı*

*Uzun zaman önce karaladığım bir yazı.
Çok param yok, ancak üniversite yıllarında da uğradığım Beyoğlu’nda ki hani hasır oturaklarda oturup yemek yenen dürümcü var ya. Orada yerim genellikle dışarı çıktığım zamanlar yemeğimi.

Aslında, yine üniversite yıllarında çıkardığım ve yayın yönetmenliğini yaptığım gazete ve derginin kağıt toplarını Cağaloğlu yokuşundan sırtımda matbaaya taşırken etraftaki kağıt kokusu ve o matbaa makinelerinin sesleri işledi içime ve beni yayıncılığa iten güç oldu hep.Çok kolay olarak gördüğüm reklamcılığın ise kapısından döndüm her seferinde.

Her zaman daha iyisi için zamana meydan okuyarak yaptığım çalışmalar genelde patronlarımı kızdırmıştır. Ancak işin sonunda gelen başarı ile yüzü gülen ve memnun olan yine patron olmuştur. Bir kaç defa alıp ceketimi çıkmışımdır oradan.

Alternatif dergi demişsiniz ya, aslında şu sıralar bütün hazırlıkları bitmiş, farklı sektör ve meslekte insanları bir araya getirerek içeriğini ve çalışmalarını bitirdiğim bir dergi projesi içerisindeyim. Bu dergiyi çıkartmak için Karadeniz tur organizasyonu yaparak kazanılacak parayla derginin masraflarını karşılayacak kadarda istekli ve hırslı birisiyim. Yakında e-dergi olarak yayında olacağız.

Orhan babayı severim. Çalıştığım müzik sektöründe durumun kötü olmasına rağmen hala Orhan babanın klasiklerine ve diğer albümlerine olan talebi ve siparişleri gördükçe de heyecanım daha da artıyor. Bu toplumun bireylerinin aynası olmasaydı üstüne boşuna yüksek lisans tezleri hazırlanmazdı sanırım. Değil mi? Çıkardığım gazetede ki on yıl önceydi Orhan Gencebay, müziği ve toplum üzerine yazıyı da yayımlamıştım ayrıca. Buda ona olan hayranlığımın bir ispatıdır ayrıca.

Mahalle bakkalı zor zamanlarda yetişirdi imdadımıza. Aslında hala öyle diyebilirim. Yine öğrencilik yıllarında kabarık veresiye defterimize rağmen yumurta, patates, makarna veren bakkalımızı hatırlattığı için de.

Yazdım bunları. Okuduğumda ilanınızı yazmalıyım dedim kendi kendime.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

1/02/2008

Sokak Şairi Osman*

Dramatik Yazarlık Kursu Gökhan Hocanın Ödevi-Karakter hikayesi

Karakterin Adı: Sokak Şairi Osman

Karakterin Hikayesi: Onu ilk defa Üniversitenin Kültür Merkezinde Tiyatro salonunda yapılan söyleşide görmüştüm. Tiyatro Kulübü davet etmişti onu etkinliklere. Kendisi şairdi. Sokak şairi. Onu sonra defalarca Beyoğlu’nda İstiklal Caddesinde gördüm. Koltuğunun altında bir dosya ve içinde şiirler, İstiklal Caddesinde yürüyen insanları durduruyor, onlara şiirler okuyor, hatta şiirlerini satıyordu.

Söyleşide kalabalığın karşısında heyecanla şiirlerini okuyordu. İlk defa böyle bir etkinliğe katıldığı belliydi.Yazdığı şiirleri okurken öyle bir kendinden geçişi vardı ki anlatamam.Biraz dengesiz,normal olmayan davranışları da yok değildi.

Söyleşi sonrası yanına yaklaştım. Edebiyat kulübü başkanı olduğumu, Edebiyat şenlikleri kapsamında kendisiyle sohbet etmek istediğimi söyledim. Kabul etti. Kulüp odasına gittik bende ses kayıt cihazımı açtım başladık sohbete. En çokta hayat hikayesini merak ediyordum.

Van’da bir köyde doğmuş. Yedi erkek kardeşin en küçüğüymüş. Baba, tarlalarda mevsimlik işçi olarak çalışırmış, annede eve, tarlaya, bahçeye bakarmış. Evin en küçüğü olduğu için onunla kimse ilgilenmezmiş. Ne anne ne baba, nede ağabeyleri. İlkokula başlamış. İkinci sınıftayken babası aldırmış okuldan. Zaten köyde ilkokul olmadığı için kasabaya iniyormuş. Sabahın erken saatlerinde uyanıp tam üç saat yürüdükten sonra okuluna geliyormuş. Babası okulun uzaklığını ve işleri bahane edip onu aldırmış okuldan.

Babası okula göndermeyince buna çok üzülmüş tabi. İlkokul öğretmeni Ayşe hanım onu çok seviyormuş. Şiire merakı da yedi, sekiz yaşlarında başlamış zaten. İlkokula başlamadan önce altı yaşlarında köye gelenlerin bıraktığı gazeteleri saklarmış, fotoğrafları kesermiş, evdeki yaşlı dedesine sorarak okumayı az çok böyle sökmüş. İlkokula başlayınca da bunu öğretmeni fark etmiş ve onunla ayrıca ilgilenmeye başlamış. Öğretmeninin ona ilk hediye ettiği kitap”Gülibik”miş. Hala saklıyormuş o kitabı.

Okuldan alınınca köyde tarlada çalıştığı zamanlar kitaplarını yanına alır gizlice taşın, tümseğin arkasında molalarda ağabeyleri oynarken o kitapları okurmuş. İlk şiirini de tarlada yazmış. Okulda çok sevdiği Ayşe öğretmenine.

Yıllar sonra askerlik ve evlilik çağı gelmiş. Tam köyden gençlerle askere uğurlanacağı gece plan yapmış ve evden kaçmış. Planında İstanbul’a gelmek hiç yokmuş. Ancak bindiği otobüs onu İstanbul’a getirmiş. Topkapı otogarından da Beyoğlu’na.Üzerinde biriktirdiği üç beş kuruş varmış,onunla Beyoğlu’nda bir bekar oteline yerleşmiş.

İlk Beyoğlu’nda İstiklale çıktığı gece korkmuş insan kalabalığından. Hemen geri gelmiş otele. Evden çıkarken yanına birkaç eşya ve o yaşına kadar yazmış olduğu binlerce şiiri almış bavuluna. Her gün şiir yazmaya eskisi gibi devam etmiş.

Ailesinden haber alıyormuş akrabaları vasıtasıyla. Dedesi uzun zaman önce ölmüş. Babası yatalak hastaymış. Ağabeylerinden ikisi askerde şehit düşmüş, diğer dördü de evi terk etmiş. Annesi de yatalak hasta babasına bakıyormuş köyde.

Lokantada çalışmış yıllarca, oradan kazandığı parayla da otel masraflarını karşılıyormuş. Bir kaç ayda bir annesine para gönderiyormuş. Birçok defasında yayınevlerine götürdüğü şiir dosyalarından bir sonuç çıkmıyor, bazen yayınevinden yaka paça dışarı atıldığı da oluyormuş.
Bir defasında istiklalde yürürken yolun kenarında karikatürist bir adam görmüş. Yaptığı resim ve karikatürleri sergiliyor, insanların karikatürlerini yapıyor ve satıyormuş.

Onun aklına da yazdığı şiirleri insanlara okumak gelmiş sokakta. O kadar kalabalık insan arasında elbette şiir seven birkaç kişi çıkar diye düşünmüş. Beğenenlere de yemeğini çıkaracak paraya satabileceğini şiirlerini. İlk denemelerinden bir sonuç alamamış. Yılmamış devam demiş. Ancak sonraları tek tük şiir satmayı başarmış. Sonra insanlar ona alışmışlar. Bir kaç kez televizyona da çıkmış. Anne ve babasına daha fazla para göndermeye başlamış hem de her ay.Yıllar sonra o şairi istiklalde göremez oldum. Yoktu Sokak Şairi Osman. Bir gün gazete haberinde gördüm.Bakırköy Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatan Sokak Şairi Osman’ın intiharını.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...