10/10/2007

Ne Olacak Bizim Halimiz?





Günlerdir aklımın bir köşesinde yuvalanmış,arasıra aklıma gelen bir soru bu son günlerde.

Ne Olacak Bizim Halimiz?

Bu soruyu hangi zamanlar sorarım kendime diye düşündüğümde moralimin bozuk olduğu anlar gelir aklıma.

Moralin bozuk olduğu anlar kesin bir sorun vardır hayatımızın akışında.Sizce de öyle değilmi?

Sorunlar,olumsuzluklar,kötü olaylar üzerine konuştuktan sonra topyekün birbirimize sorduğumuz sorudur bu soru:

Ne Olacak Bizim Halimiz?

Çok zamanınızı almak istemiyorum.Sadece şunu belirtmek istiyorum.

Evde,sokakta,işte,yaşamın kıyısından geçen her yerde konuşuruz,tartışırız,gerekirse birbirimizi paralarız,eleştiririz acımasızca,infazlar gerçekleştiririz bazen.

Gerekirse birey olarak devlet oluruz,polisin,askerin,siyasetçinin yerine geçer sonuçlar koyarız ortaya.

Maç izlerken yada sonrasında futbolda en iyi teknik adam ve spor yazarı yorumları koyarız ortaya,moda ile ilgili kabul görmüş modacılara taş çıkartırız,siyasette en iyi siyaset bilimciden,toplumbilimciden çok daha doğru analizler ortaya koyar sonuçlara varırız.

İçinizden senin ne farkın varki bu olanlardan şu an dediğinizi duyar gibiyim.

Her neyse fazla uzatmayacağım.

Ne Olacaksa Olsun artık.

Çünkü ben artık siyasetiyle,ekonomisiyle,toplumsallığıyla birey olarak varolan bütün gelişmeleriyle bu halimizden ve onun ne olacağı sorgusundan çok sıkıldım.

Bu sıkıntıyı özellikle gençlerin iç dünyalarında daha belirgin yaşadıklarına çok eminim.

Olacaksa Olsun Bilelim Halimizi.

Değilmi?








Kürşat Ural




"bırak yaşamına şiir girsin"

Bende yazayım dedim.





Mahalle baskısı.



Bende yazayım dedim şu gündemdeki konuyu.Çok kısa.

Baskı mahalle baskısı değil aile baskısı.Hatta bireysel baskı desek daha yerinde olur.O ülke gibi olurmuyuz?Şu ülke gibi olurmuyuz?Değil aslında.Zaten sandıkta %46 oyu almış bir partinin genel kitlesine baktığımızda bu oranın azımsanmayacak kısmı zaten o toplumsal bakış açısıyla yaklaşıyor.Bu bir gerçektir.Gerçekte olandır.

Bu konu çok hassas bir konu.Toplumsal anlamda bakış açısı çok farklı bireylerden oluşan Türkiye'mizin hassas dengeleri altüst edebilecek bu konu üzerine daha dikkatli gitmesi gerekir.Eskilere dönmenin hiç gereği yok.

Şunu belirtmek isterim.

Geçen Mart ayında kaybettiğim babannemi, ömrü köyde geçen ancak Cumhuriyetin bir çok dönemini oradan gözlemleyen ve duruşuyla bunu gösteren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak başında ki yazmasıyla hatırlarım hep.Yazmasındaki işlemeler modern köylü bir kadının düşüncelerindeki aydınlık ve güzelliği,şeffaflık ise ne kadar açık ve ilerici bir duruşa sahip olduğunu hissettirmiştir hep bana.




Kürşat Ural




"bırak yaşamına şiir girsin"

8/30/2007

Livane Kültürün 5.Sayısı Yayında!



Livane Kültür 2.Yılına yeni Sayımızla Giremedik!! Üzgünüm.

İnternet de yayın hayatına Ağustos-2006 yılında başlayan Livane Kültür'ün ortaya çıkış serüvenini uzun uzun burada anlatmak yerine internet evreninde neden Livane Kültür olarak yer almaya karar verdik onu söyleyeyim.

Öncelikle basılı ve süreli bir yayın organı olarak şu an Livane Kültür yazar kadrosunda yer alan arkadaşlarla bir dergi çıkartma serüvenine giriştik ve bu alanda zorlanınca çalışmayı internet ortamına taşımayı görsel yönetmen arkadaşımın da ısrarları ve isteği üzerine yapmaya karar verdim.

Livane Kültürü ben bir e-dergi, ya da Kültür Sanat Platformu ya da başka bir sınıflama, tanımlama içine koymuyorum.

Bizler kendi üretimlerimizi bu adreste, Livane Kütürde internet ortamında birçok insanın bireysel ya da grup olarak yaptığı gibi paylaşıma sunuyoruz sadece. Bu tanımlamayı bizimle bu yolculuğa çıkan kişilere bırakıyoruz.
Çağrımızda ve davetimizde öyle zaten hem Livane Kültür de hem de Livane mail grubumuz da.

"Livane orada bir yer, bizimle karşı kıyıya yolculuğa ne dersiniz?" sloganıyla bizde yer aldık bu evrende.

Bizimle bu yolculuğa çıkmak isteyenler kendileri Livane Kültürün ne olduğuna zaten düşünceleri doğrultusunda karar vereceklerdir diye düşünüyorum.

Biliyorum yeni sayımız için geciktik.Hem de çok.Bu sebeple üzgün olduğumu buradan iletmek istedim.

İkinci yılımıza yeni sayımızla girmek isterdim ama olamadı ne yazık ki.Bizi izleyen ve takip eden bizimle Livane’ye yolculuk edenlerden bu kısa yazımla özür dilemek istiyorum.

Saygılarımla
Kürşat Ural
Livane Kültür Editörü

8/10/2007

İstanbul'da

İstanbul'da yalnız bir adam

yalnızlığın içinde İstanbul

telefon konuşmalarının

kalleş orospuluğuna

sığınmadan ağlayan

gece

sustur beynine kazınan

dizeleri

gece

öyle bir indi ki

karabasan uyku sersemliğini

akıttı yatağın içine

boğulan uyuyan değildi

uyuyanın teniydi boğulan

gözyaşını saklama

geceyle ağlayan

titreyen adam

İstanbul içindeydi

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

4/26/2007

Bana Kalan Senin Gözlerindi




Solgun bakışlı ürkekliğime…





Siyahın içinde buldum senin solgun bakışlarını

kimseye sormadım yüzüme aldığım yüzünü

kalsaydı bendeki

ellerinin izleri

bırakmazdım acılarımızı

yürürdüm üstüne kalleş yankesicilerin

sevdim seni bilemezdim

sorardın ya ne kadar ne kadar diye

bilemezdim seni sevdiğimi



yıllar sonra bana baksan

göremezsin bendeki senleri

sana anlatamam ki ne çok sevdiğimi

solgun bakışlı ürkekliğimi anlatamam

zaten biliyorlar ama sen bilmiyorsun

seni ne kadar sevdiğimi



beyazın içinde buldum senin ürkekliğini

kimse sormadı senden aldığım yüzlerimi

bana kalan senin gözlerindi

mutluluğumu ödünç verdim

geldiler hep peşimden

kaldım öylece karşılarında ölü sevicilerin

yıllar önce gördüm

sendeki benleri

artık anlatabilirim seni ne çok sevdiğimi

sende biliyorsun bende

ölümümü kadınım.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...