10/10/2007

Şiir Üzerine(III)

Şiir üzerine en son yazımdan sonra şunu yapmaya karar verdim. Edebiyat ve Kültür Dergilerinde yayınlanan şiirler üzerine yazacağım.

Umarım şiir sahipleri ve editörler burada yazacaklarımdan dolayı alınmazlar.
Neyse başlayayım.

Derkenar Edebiyat ve Kültür Dergisinin Temmuz-Ağustos 17. sayısında İsmail Kılıçarslan’ın “Amerika” şiiri.

Dergi önsözünde “Amerika’ya öfke dolu bir şiirle karşılık vermiş” diye bahsediliyor şiirden. Şiirin bir araç olma kaygısıyla yazıldığı hissi uyandırdı bu önsöz bende. Şiir karşılık verme kaygısıyla yazılmaz, böyle bir misyon yüklenemez şiire.

1997 yılı Bengisu Edebiyat Dergisinde “Kefene Sokulan Sanata” başlıklı yazımda Melih Cevdet Anday’ın şiir üzerine yazdıklarından alıntıladığım bir cümle aklıma geldi bu şiiri okuduktan sonra.

Aklıma geldiği kadarıyla söylüyorum. Dünyanın bütün dillerinden kelimeleri yan yana getirin yazılmamış ve yaratılmamış bir şiir ortaya koyabilirisiniz diyordu Melih Cevdet Anday.

Ancak şiir bumudur? Hem de okuduğum bu şiir gibi sloganlarla dolu, öfkenin kusulduğu küfrün bile becerilemediği bu şiirde. Kelimeleri yan yana istifle, araya birkaç imge serpiştir.

Diğer şiir.

Cafer Keklikçi“Son Oğul” şiiri. Kendini anlatmış. Ancak hiçbir şey anlamadım desem yalan olmaz kesinlikle. Hiçbir şey.

Şiirde kapalılığın çok güzel bir örneği bu şiir. İmgelerle yoğurduğunu sandığı şiirde aslında ahengi yakalaması kaygısıyla yan yana getirilmiş kelimelerde burada.

Yazıma Lamure Dergisi Özel sayısında Recep Garip “Sanat ve Siyaset III” yazısında İsmet Özel alıntısıyla son veriyorum.

“Yani Papatyalardan, kelebeklerden bahseden eserleri neden sanat sayalım. O da pikniklerde okunacak. Birileri de mitinglerde okunacak şiirler yazar.Biz onu da sanat sayamayız.Onlar vakit geçirmeye yarar.”
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Yaş Otuz beş, ömrün yarısını devirdik!! Oldu otuz altı.Hadi bakalım.

Geçen yıl Otuz beş dedim şimdi oldu otuz altı .

Asıl olan ne biliyor musunuz?Otuzlu yaşların ikinci evresi gerçekten mutluluk verici.Bunu erkekler adına söyleyebilirim sanırım bu dediğime kadınlarda katılır kendi namına.

Otuzlu yaşların mutluluk verici yanları nedir diye sorarsanız bana şudur diye somut şeyler sıralayamam size.Ancak şu an hissettiğim duygu bu işte.

Bu yaşlarda belki hayata daha düzeyli,daha sağlam ve daha umutlu bakıyoruz.Geleceğe dair hedeflerimiz,isteklerimiz daha bir belirgin hale geliyor.Önceki belirsizlikler,şeffaflıklar ve siyah olan herşey yerini net bir görüntüye bırakıyor.Buna eminim.

Hepimizin hayatı gerçekleşen isteklerimizle ve beyaz umutlarla geçsin.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Neden?





Şu an yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızın telefonunu çevirip onunla konuşmaktan neden çekindiğinizi söyleyebilirmisiniz?Telefon orada tam karşınızda.

Siz haklı olduğunuzu düşündüğünüz hatta haklısınız diyelim bir tartışma anında neden susup hiçbir tepki vermeden duramıyorsunuz.Yada yapabilenlerde neden hatta nasıl bunu yapabildiklerini söyleyebilir mi?

Taksiye bindiğimizde neden taksiciyle genel yaşanan sorunlardan laflarız.Trafik,memleket sorunları hatta yakın zamanda seçimler,politika.Yoksa taksiciler ücretsiz psikolojik danışmanlarımız mıdır bizim?

Taksim İstiklale her gelişinizde şunu söylenip durdunuz mu hiç?Burası önceleri mesela on yıl önce hiç bu kadar kalabalık değildi.Şimdi iğne atsan yere düşmez bir hal aldı İstiklal caddesi.

Kap kaçlar,hırsızlıklar neden bıçak sırtı gibi kesildi birden bire İstanbulda? Hiç düşündünüz mü?Neden?

Televizyon,gazeteler neden ramazan geldiğinde yayınlarına bir ay dinsel olarak ağırlık verirler.Mesela klasik olacak ama "Çağrı" filmi ve dini içerikli programlar.Sonra bitince ramazan yine aynı tas aynı hamam.Neden ?

Nedenlerle yaşamak boynumuzun borcu bu şehirde ve ülkede.




Kürşat Ural




"bırak yaşamına şiir girsin"

Ne Olacak Bizim Halimiz?





Günlerdir aklımın bir köşesinde yuvalanmış,arasıra aklıma gelen bir soru bu son günlerde.

Ne Olacak Bizim Halimiz?

Bu soruyu hangi zamanlar sorarım kendime diye düşündüğümde moralimin bozuk olduğu anlar gelir aklıma.

Moralin bozuk olduğu anlar kesin bir sorun vardır hayatımızın akışında.Sizce de öyle değilmi?

Sorunlar,olumsuzluklar,kötü olaylar üzerine konuştuktan sonra topyekün birbirimize sorduğumuz sorudur bu soru:

Ne Olacak Bizim Halimiz?

Çok zamanınızı almak istemiyorum.Sadece şunu belirtmek istiyorum.

Evde,sokakta,işte,yaşamın kıyısından geçen her yerde konuşuruz,tartışırız,gerekirse birbirimizi paralarız,eleştiririz acımasızca,infazlar gerçekleştiririz bazen.

Gerekirse birey olarak devlet oluruz,polisin,askerin,siyasetçinin yerine geçer sonuçlar koyarız ortaya.

Maç izlerken yada sonrasında futbolda en iyi teknik adam ve spor yazarı yorumları koyarız ortaya,moda ile ilgili kabul görmüş modacılara taş çıkartırız,siyasette en iyi siyaset bilimciden,toplumbilimciden çok daha doğru analizler ortaya koyar sonuçlara varırız.

İçinizden senin ne farkın varki bu olanlardan şu an dediğinizi duyar gibiyim.

Her neyse fazla uzatmayacağım.

Ne Olacaksa Olsun artık.

Çünkü ben artık siyasetiyle,ekonomisiyle,toplumsallığıyla birey olarak varolan bütün gelişmeleriyle bu halimizden ve onun ne olacağı sorgusundan çok sıkıldım.

Bu sıkıntıyı özellikle gençlerin iç dünyalarında daha belirgin yaşadıklarına çok eminim.

Olacaksa Olsun Bilelim Halimizi.

Değilmi?








Kürşat Ural




"bırak yaşamına şiir girsin"

Bende yazayım dedim.





Mahalle baskısı.



Bende yazayım dedim şu gündemdeki konuyu.Çok kısa.

Baskı mahalle baskısı değil aile baskısı.Hatta bireysel baskı desek daha yerinde olur.O ülke gibi olurmuyuz?Şu ülke gibi olurmuyuz?Değil aslında.Zaten sandıkta %46 oyu almış bir partinin genel kitlesine baktığımızda bu oranın azımsanmayacak kısmı zaten o toplumsal bakış açısıyla yaklaşıyor.Bu bir gerçektir.Gerçekte olandır.

Bu konu çok hassas bir konu.Toplumsal anlamda bakış açısı çok farklı bireylerden oluşan Türkiye'mizin hassas dengeleri altüst edebilecek bu konu üzerine daha dikkatli gitmesi gerekir.Eskilere dönmenin hiç gereği yok.

Şunu belirtmek isterim.

Geçen Mart ayında kaybettiğim babannemi, ömrü köyde geçen ancak Cumhuriyetin bir çok dönemini oradan gözlemleyen ve duruşuyla bunu gösteren bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak başında ki yazmasıyla hatırlarım hep.Yazmasındaki işlemeler modern köylü bir kadının düşüncelerindeki aydınlık ve güzelliği,şeffaflık ise ne kadar açık ve ilerici bir duruşa sahip olduğunu hissettirmiştir hep bana.




Kürşat Ural




"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...