4/26/2007

Bana Kalan Senin Gözlerindi




Solgun bakışlı ürkekliğime…





Siyahın içinde buldum senin solgun bakışlarını

kimseye sormadım yüzüme aldığım yüzünü

kalsaydı bendeki

ellerinin izleri

bırakmazdım acılarımızı

yürürdüm üstüne kalleş yankesicilerin

sevdim seni bilemezdim

sorardın ya ne kadar ne kadar diye

bilemezdim seni sevdiğimi



yıllar sonra bana baksan

göremezsin bendeki senleri

sana anlatamam ki ne çok sevdiğimi

solgun bakışlı ürkekliğimi anlatamam

zaten biliyorlar ama sen bilmiyorsun

seni ne kadar sevdiğimi



beyazın içinde buldum senin ürkekliğini

kimse sormadı senden aldığım yüzlerimi

bana kalan senin gözlerindi

mutluluğumu ödünç verdim

geldiler hep peşimden

kaldım öylece karşılarında ölü sevicilerin

yıllar önce gördüm

sendeki benleri

artık anlatabilirim seni ne çok sevdiğimi

sende biliyorsun bende

ölümümü kadınım.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

4/19/2007

İntihara Cevabımdır

uzaklığına sıraladığım sözcüklerimin ağırlığı yok
tutunamadığım yüzlerin sözcüsüyüm
hepsini asıyorum kuytu köşe bir yerlerde
cinayeti değil intiharı azmettiren öfkenin soğukluğu
sarıp sarmalıyor avuç içimin her çizgisini
ölümümün şekli saklı dudak uçlarında ki kurulukta
yutkunuşların elveriyor gelecek cevaplarının keskinliğini
yapamadım ki söyleyeyim
acı acı gülümsemelerin katık olduğu seslenişlerim
engelledi onu ve siliverdi anıların gözlerindeki heyecanlı bekleyişini
uzaktan gelen bağırışların ayrımını yapamadan
susarak teslim etti günahın soğuk ellerine kendini
öyle bir inancın sonucuydu ki yaptığı
anlamsızlık gelgitlerine uzandığı anları düşünerek
uyudu seslenişlere aldırmadan

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Günlük




*Bir delinin ajandasından alınmıştır.

Bir delinin günlüğünde anlatılan kadını
sevdim iki karaktere bürünüp çılgınlaşıp

Parlak entarisini o yana bu yana sallayıp duran
bu mahalle görüntüsünde ki orospu kırıntısı
bir gün gelip erkeği tanıyacak
ve ondan nefret edecekti
belki de beni hiç sevmeyecekti
hep erkeklerle oynayıp
onlarla yarışma ve onları yenme hırsı
daha da sağlamlaştırdı inadımı

o beni hep deli diye çağırırdı
alaysı gözlerinin arkasında ki
parlayan şehveti bilemezdi
farkında olmadığı görüntüsünü gizleyemezdi
onu hep sevdim iki karaktere bürünüp çılgınlaşıp
her neyse zamanı kovaladık ve geldik
acılarımızı ve anılarımızı taşıdık geleceğe

onu kovdular mahalleden
çünkü onu benden başka kimse sevmezdi
belleğime kazıdığım o gözleri
benden başka kimse de sevmedi
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

"bırak yaşamına şiir girsin": Livane Kültür Kış-2007 4.sayısı yayında

http://www.livane.org/2007kis/

Bengisu



Bengisu Edebiyat Dergisi

Yıl 1994. İki sayı Karınca isimli öğrenci gazetesini çıkardıktan sonra kadroyu kendi kararımla dağıttım. Edebiyat dergisi çıkarmak istiyordum.

İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesinde o yıllarda okul giderlerimi karşılamak için ders notları satışı yapıyordum alt sınıflara. Sonra duyurusunu yaptım çıkartacağım derginin. İşte böyle başladı Bengisu Edebiyat Dergisinin macerası.

İlk dört sayı Bengisu şiir olarak çıktı. Hani şu cep şiir kitapları vardır ya. O boyutta işte. Dergi kadrosu ile birlikte ayrıca şiir topluluğu kurmuştuk. Birde Öğrenci Kültür Merkezi Edebiyat kulübüne üye olmuştuk topluca. İki yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat şenliklerini düzenledik arkadaşlarla. Söyleşiler,Panel,Tiyatro,Müzik ve şiir dinletileri.

Zor sayılırdı o zamanlar kendi olanaklarınla dergiyi çıkartıyorsun ve dağıtım,satışını gerçekleştiriyorsun. Ama Bengisu şiir topluluğunda ki bütün arkadaşlar özveriyle çalışıyordu bu dergi için. Gerekirse dergi resimlerini çizen arkadaşımla birlikte Cağaloğlu yokuşundan kağıtçıdan aldığımız kağıtları matbaaya, dergiyi oradan mücellithaneye. Hatta arkadaşlarla birlikte dergi ciltlemesini bile birlikte yapmıştık bir seferinde. Sahiplenmişti herkes dergiyi. Canla başla maddi manevi çalışıyordu dergi için.

İlk sayıları şiir seçkisi olarak çıkan dergimiz daha sonra ciddi yaklaşımlarla dopdolu çıkmaya başladı. Beşinci sayımızda içeriği daha da zenginleştirdik. Öyküler, röportaj, denemeler. Okur mektupları ve ürünleri derken.Ahmet Altan’la söyleşi yapılmıştı.Sonra ki sayıda Can Yücel’le.

Bağımsız olarak, kendi imkanlarınızla dergi çıkartmak zordu elbette. Ancak birde üniversite de çıkartıldığı için mezuniyetten sonra böyle bir faaliyetin devam etmesi de ayrıca bir zorluktu tabiî ki.

Derginin son sayısı Can babayla yapılan röportajın olduğu sayıdan sonra dergi çıkmadı. Birde şunu belirtmeden edemeyeceğim..Kişisel olan bir durum bu anlatacağım.Derginin yasal başvurusunu yapmadığım için (beyanname vermeden mevkuta yayınlamak suçundan) yargılanıp ceza aldım.Bu da hayatımın beş yılını ve belki de sonrasını çok olumsuz etkiledi diyebilirim.

Bengisu’nun ortak bir başlarken yazısı vardı, hatırladığım kadarıyla başı şöyleydi:

“Bizler Bengisu’yu sevgiye yol veren şiirlerde bulduk. Ve beraber yudumladık şiirin coşkulu dizelerini.”diye devam eden bir yazı.

Dostlukla kalın
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Livane Kültür Kış-2007 4.sayısı yayında



http://www.livane.org/


Katledilişinin üstünden çok zaman geçti. Çok fazla söz söylemek istemiyorum.

Gazeteciler Cemiyetinin araştırmasından okuyorum ve Hrant Dink’le birlikte öldürülen gazeteci sayısı 61.

Yıllar önce Bengisu Edebiyat Dergimizin Ön sözünde bir yazı yazmıştım Gazeteci cinayetleri üzerine.

“Onlarca kalemi kırdınız olmadı. Olmayacak.” Diye bitirmiştim yazımı.

Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Metin Göktepe ve aklıma gelmeyen onlarca gazetecimiz. Şimdi de Hrant Dink.


İsmail Cem’i kaybettik Ocak ayında. Hrant Dink’i de. Şöyle geçmişe doğru baktığımızda bu ocak ayında önemli insanlar hayata veda etti ve ayrıldı aramızdan.

Ne denilebilir ki?


Nişantaşı Kafelerinde Safari!

2006 yılını bitirdik ve yeni yılda kış-2007 4.sayımızla birlikteyiz yine. Nasıl bir yıldı diye sorduğumda kendime ilk önce tabiî ki Livane Kültür’ün 2005 de başlayıp 2006 ya sarkan serüveni aklıma geliyor. Livane Kültür’ün 4. sayısına yazı yazıyorum ki bu beni çok mutlu ediyor.

Bu sayımızda “Kadına Yönelik Şiddete Son”, ”Engelleri Kaldıralım”, “Köy Kütüphaneleri Projesi” Kampanyalarına bizde elimizden geldiğince destek vermek istedik. Sizleri de bu kampanyaya destek vermeye çağırıyoruz.


Sonra Edebiyat ve Kültür Sanat Dergilerine de yerimiz elverdiğince Livane Kültür de yer vereceğiz. Çok klasik olacak ama çorbada bizimde tuzumuz olsun istedik.

Artık her sayıda Livane Kültür Yazar kadromuzun ve katkıda bulunanların ürünlerine tek tek değinmek yerine sizi içeriğimize davet edeceğim ve her köşedeki üretimlerden kendinizden bir şey bulacağınızı söylemekle yetineceğim.


Sinir oluyorum notlarına devam.

Ne yapacaklarını şaşırdılar. Yazacak bir şey bulamayınca birbirlerine sataşıyorlar.

Böylece görev tamam.

Gazete köşe yazarlarından bahsediyorum tabiî ki. Artık son günlerin modası oldu gazete sayfalarında birbirine yazı yazan, laf atan, eleştirinin boyutunu değiştirip yeni renkler katan büyük gazete köşe yazarları. Yıllardır süregelen bir durum elbette. Ancak yeni kuşak köşe yazarları bu işin tadını kaçırdı.

Kişisel kavgalarını gitsinler mekanlarında yapsınlar. Yapıyorlar da sanırım.

Nişantaşı Cafelerin de safari.

Livane Kültür ilk sayımızda “Sizi de çekebilir, size de çıkabilir” başlıklı yazımda bahsettiğim Gamze Özçelik’in başına gelenler yargı sürecinde nihayet karar verildi geçtiğimiz aylarda hepiniz okumuşsunuzdur gazetelerden.

Ayşe Arman’ın yazılarını okurum ve yazdıkları bazı noktalarda ilk defa onunla aynı paralelde düşündüğümüz oldu. Şaşırdım gerçekten Ayşe Arman’a bu düşüncelerinden dolayı.

Ancak en son yarışma programındaki jüriliği ve davranışları Ayşe Arman gerçeğini net olarak gözler önüne serdi galiba.

Şundan bahsetmeden edemeyeceğim. Gamze Özçelik hakkında bu olaydan sonra tamamen değiştiği eski hali yerine çok farklı bir Gamze Özçelik olduğunu söylemişti. O değişimi anlatırken de o nasıl benzetmeler doğrusu Ayşe Arman.

Karar konusunda insanların internette ki yorumları da ilginç evet. Ancak bu konuda neden kaygılanıyorsunuz ki. Bunu zaten kendi köşesinde her zaman malzeme yapmıyor musunuz?

Ayşe Arman bırakında olsun artık. Böyle bir lanet olayı kim yaşarsa yaşasın yaşamının dönüm noktası olur ki kendisi büyük bir cesaretle bu olayın üstüne gitmiş ve mücadelesini kazanmıştır.

Kültür A.Ş. İstanbul da ki sanat severlere bir hizmet sunuyor aşağıdaki adresten.

http://www.kultursanat.org/yayinlar/12.2006.html


Sinir oluyorum yazılarına devam edeceğim. Magazin kirlenmişliği üzerine de.

Papa aylar önce ülkemizi ziyaret etti ve gitti. Ne oldu? Olan yine vatandaşa oldu. Sana bana. Tabana kuvvet. Papanın İstanbul da kaldığı yer evime yakın olduğu için o bölgede oturan binlerce insan gibi bende etkilendim, nasibimi aldım papanın ziyaretinden. İki akşam iş çıkışı Unkapanı-Kurtuluş hattında yürü babam yürü. Neyse ki havalar yağışlı değildi yoksa herkes mahvolmuştu yollarda. Sabah işe gelişi anlatmıyorum oda cabası.

Gitti ve kurtulduk bu çilekeşli günlerden.


İşyerinden eve gelirken otobüste bazen yanımda oturan kişinin okuduğu gazeteye ister istemez gözüm ilişir. Bir çoğumuz yaparız değimli bunu. Her neyse. Hani şu magazin yazarlarının en popüler olanının köşesi o sayfada vatandaş. Bende bakıyorum. Nişantaşı’nda ki cafe, bar, restaurant ziyaretleri ve tanıtımları, sonra ‘Dondurmam Gaymak’ kötü bir film saptamalı yazısı çok önceleri. Artık medya için sıradan vatandaş malzemelikten çıktı yeni bir moda başladı ünlüler arasında. Jüri üyelikleri. Bırakın bence bunları hanımefendi bırakın. Hem köşesi var hem bir kanalda programı. Şimdi de program jüriliği. Oh gel keyfim gel. Sorsan yılların gazetecileri. Ama artık yeter!!!

Yeter artık bu magazin kirletmişliği!!

Birde RTÜK kaldırdı ya şu saçma sapan programları. Kadın programlarından bahsediyorum. Ne güzel onlardan da kurtulduk. Sinir oluyorduk.

Fazla uzatmayayım sizde bir an önce Livane Kültür sayfalarımızda yolculuğunuza başlayın. Gelecek sayımızda buluşmak üzere.


Kürşat Ural

Livane Kültür Editörü

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...