11/06/2007

"Oyunu Bozuyorum" Tiyatrosuna Gittik.*

*Gökhan Aktemur Hocanın Dramatik Yazarlık kursu ders ödevidir.
“Oyunu Bozuyorum”

“Oyunu Bozuyorum” Tiyatro Oyununa Gittik

Geçtiğimiz Kasım ayında Garaj İstanbul’da oynanan “Oyunu Bozuyorum” isimli tiyatroya gittik. Ben, solgun bakışlı ürkekliğim ve arkadaşlar. Beş kişilik grupta tek erkek bendim. Oyun hakkında bilgiler ve düşüncelerim aşağıdaki anlattığım gibidir.

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; önceden çağdaş tiyatro oyununa gitmemiştim. Bu ilk olmuştu. Yazacaklarımı da yanlış anlamayın sakın, tiyatro bilgisi olan, çok tiyatroya giden bir insan değilim, olmadım asla. Sadece oyunu izledikten sonraki bende bıraktığı etki ve izlerdir anlattıklarım.

Oyun başlamadan önce salona girmeden dışarıda oyunu yazan Meltem Arıkan ile yapılan söyleşiyi izledik. Sanırım konuşan kişi oydu. Daha sonrada “Oyunu Bozuyorum” Tiyatro oyununu.

Oyunu beğenmek ya da beğenmemek arasında ki bir kararsızlıkta yorumlayacağım.Belki sonunda net bir şey söylerim.

"Oyunu Bozuyorum" bir kadının kendi varoluş yolculuğundan yola çıkarak; görmezden geldiğimiz namus cinayetleri, ahlak kavramı, ensest, tecavüz gibi gerçekleri sorguladığı ve sözünü cesurca söylediği bir oyun."Kadınların kadın olabilmesi için erkeklere, erkeklerin erkek olabilmesi için kadınlara gereksinim vardır. Ancak yaşamın temeli dişi olduğu için değişim kadından başlamak zorundadır. Kadınlar kadın olarak var olamazlarsa, erkeklerin erkek olabilme şansları yoktur." diyen Meltem Arıkan'ın sözcükleri Övül Avkıran ve Mustafa Avkıran'ın yönetmenliğinde radikal bir yaklaşımla bedenler üzerinden dile geliyor. Kadınları ve erkekleri insan adı altında tanımlayan toplum onların yönetilmelerini kolaylaştırır. Kadınların ve erkeklerin varoluşlarını talep etmeleri, varoluşları için başkaldırmaları ise topluma bir meydan okumadır. Toplumu, aileyi, inançları sorgulamak ve yeniden tanımlamak... Doğru olduğu iddia edilerek bize dayatılanların, bilincimizle ve bedenimizle gerçekliklerini sınamak... Bize korkular edindiren bu toplumsal yaşam biçimine karşı çıkan yazar Meltem Arıkan ve "oyunu bozuyorum" ekibi oyunu bozuyor.Kışkırtıcı, aykırı ve rahatsız edici...
Yazan: Meltem Arıkan Yöneten: Övül Avkıran & Mustafa Avkıran Ses Tasarım: Selçuk Artut Görüntü Yönetmeni: Veysel Tekşahin Teknik Yönetim: Abstre Işık Tasarımı : Yüksel Aymaz Proje Asistanı: Roza Erdem

Oyun yukarıda tanıtımında söylendiği gibi bir oyun evet. Bahsedilen açıklamaların bir kısmına katılıyorum.

Oyundaki diğer detaylardan bahsetmek istiyorum kısaca.

Teknolojinin yardımıyla modern tiyatronun kullandığı-emin değilim- görsel malzemelerle ki bunlar, oyun içinde önceden oynanıp çekilmiş filmin sahne zeminine yansıtılması, sahnenin solundaki dış ses(erkek), oyunun İngilizcesinin sahne arkasında gösterilmesi, seyircilerin önünde, en arkasında ışık, müzik ve oyun içinde konuşan diğer kişilerin gizli değil de görülen bir ortamda olmaları. Bunlar benim önceden bir tiyatro oyununda karşılaşmadığım görüntülerdi. Çağdaş tiyatroda bu olsa gerek.

Tabiî ki oyunu sahnede tek kişi oynuyordu. Tek kişilik bir oyundu.

Oyuncunun performansı beni açıkçası çok etkilemedi. Ses tonunu beğendim ama. Erkek sesi de anlaşılır duru tok bir ses değildi. Okuduğu metinler sahnede zemine yansıtılmasına rağmen anlayamadım, kaçırdım bazı anları. Sahne zeminine yansıtılan önceden çekilmiş görüntüler ve diyaloglar da aynı şekilde.

Oyun erkeğe, kadına sokaktaki sıradan birine bir mesaj vermek istiyordu. Evet.

Farklıydı. İlginçti. Rahatsız ediciydi.

Yaşama dair kadına yönelik şiddet, tecavüz ve diğer müdahaleleri anlatması diğer seyirciye ne kadar ulaştı bilemem ama bana ulaşmadı. Sorgulatmadı, düşündürtmedi fazlaca.

Aklımda oyunun metninden bazı bölümler, tek kişilik gösteri ve arkasındaki kadroyla birlikte iletmek istediği mesaj değil, sıradan ve sonu bir an önce gelsin dediğim bir saat, bazen sıkıldığım bunaltan rahatsız edici anlar kaldı daha çok. Seyircinin oturduğu koltukta rahat değildi. Teknik ve farklı bir konu ama önemli. Nede olsa bir buçuk saat oradasınız ve dikkatinizi dağılmaması lazım. Neyse. Devam.

Oyunun başındaki taciz ve sonundaki tecavüz belki ortalarındaki biraz didaktik öğretici hukuki ve bilimsel anlatımlar kaldı diyebilirim. Bunu çok olumlu bulmasam da. Müzikler etkileyiciydi. Ancak sahnedeki hareket tekrarları çok geldi bana. Tek kişilik oyunun belki de açmazlarındandır.

Küfürlü anlatılardan rahatsız oldum. Yalınlık, açıklık. Severim bu anlatımı. En çıplaklığı ile. Ancak bu şekilde yapılmasını sevmedim.

Oyunu beğenmedim. Evet. Belki de o anki ruh halime uygun bir oyun değildi ya da ben geleneksel tiyatroyu seviyorum. İçinde komedi olan, dramda olan ve farklı karakterlerin olduğu oyunları seviyorum. Ne bileyim.

Oyun bende bir etki bıraktıysa da bireysel tercihim bir daha çağdaş tiyatro olur mu bilemem? Ya da tek kişilik böyle oyunlar.

Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...