12/05/2007

Patron*

*Dramatik yazarlık kursu Gökhan hocanın ödevidir.

(Çalışma masasına oturur ve elindeki bastonu arkasına koyar. Bilgisayarı açar ve her sabah olduğu gibi güvenlik kamera ünitesini açıp bağırır.)

--Ayseeeeel! Çayımı getir.

--Tamam Ercan bey. Hemen getiriyorum.

--Ya bu depocu çocuk açmış ağzına kadar kapıyı. Kimse yok kapıda. Şu mağazadaki oturan elemana bak hele. Sabah sabah oturulur mu? Kalk pas pas çek, tezgahın üzerini sil. Ne bileyim yap bir şeyler işte. Çıldırtacak bunlar beni çıldırtacak

--Buyurun efendim çayınız.

(Aysel’in eli titremektedir. Yine her sabah olduğu gibi fırçayı yemeden odadan çıkmak için dönerken eli bardağa çarpar ve çayı masaya koyamadan patronunun üzerine döker.)

--Hay Allah kahretsin seni.Ne b..ka yarasınız ki.Ama kabahat sende değil,senin gibi bir beceriksize iş verende.Çık dışarı.

--Çok özür dilerim efendim. Çok özür dilerim. Ben hemen temizlerim.

--Çık dışarı dedim sana. Gözüm görmesin. Sersem budala şey. Çabuk şu Allahın belası depocuyu odama yolla. Hadi.

(O sırada güvenlik kamerası depoyu göstermektedir. Depocu ve dağıtım müdürü sayım yapmaktadırlar.)

--Keşke kapıya göz kulak olması için mağazadan birini çağırsaydık. Yine patrondan fırça yemeyelim.

--Müdürüm, mağazadan adam isteyip bir sürü laf işitmektense kendim yaparım işleri daha iyi. Bir gözüm kapıda benim merak etmeyin siz. Patron personelini insan yerine koymaz sürekli aşağılarsa,o personelden çok beddua alır,işini severek yapmaz çalışanlar. Zaten kameradan görmüştür çoktan.

--Evet. Görmüştür.

--Birazdan odasına çağırır. Günün ilk fırçasını yemeğe hazırlanalım bari.

--İki yıldır bu şirketteyim. Malum işyerinde en yakınındaki çalışanı olarak Ercan bey demeye bile dilim varmıyor. Neyse. Patronun en yakınında biri olarak artık personele, genel olarak çevresine olan davranışları kabul edilemez.

--Hele sen eskiyi görseydin. Şimdi durulmuş hali. Kök söktürürdü eskiden herkese. Bir keresinde muhasebe müdürünün kafasına çantayı fırlatmıştı.

--Şuna eminim ki patron olarak bu davranışları; babasından devraldığı bu aile şirketine büyük zarar verecek. Bütün personel buradan bir an önce ayrılmanın yollarını arıyor. Bunun farkındayım.

--Tamamda bu işsizlikte kim nereye gidecek. Vasıfsız elemanlarız çoğumuz. Siz hariç tabi. Tek tecrübemiz yıllardır bu sektörde çalışmamız. Daha doğrusu birçok çalışanın başka seçeneği olmadığı için burada. Bu sebeple onun çilesini çekiyoruz.

--Valla artık ben iş bulmasam bile ayrılacağım. Şuna da eminim ki idari personel kadrosunda ben ayrıldıktan sonra yaprak dökümü olacak.

--Olabilir müdürüm. İdari personel için bir şey diyemem.

(Telefon çalar.)

--Efendim.

(Suratı düşmüştür depocunun. Ahizeyi yerine koyar.)

--Müdürüm patron ikimizi de odasına çağırıyor. Malum tahmin ettiğimiz şeyler olacak birazdan odasında.

--Tamam. Gidelim.

(Beş dakika sonra odanın kapısı açılır. Müdür ve depocu odadan içeri girerler.)

--Yahu siz ne beş para etmez adamlarsınız. Ben kaç kere söyleyeceğim deponun kapısında bir adam beklesin diye. Ne beceriksiz insanlarsınız ya! Lafı bir defada anlamaz mısınız siz?

--Efendim, mağazada dağıtım var. Plasiyerlere mal veriliyor. Personel yetersiz. Bizde sadece ikimiz depodaydık. Sayım yapıyorduk depocu arkadaşla. Kapıda bekleyecek personel yok anlayacağınız.

--Bak ya! Verdiği cevaba bak sen. Personel eksikmiş de falan da filan da.

--Ercan bey. Bize karşı, bu ben ya da başka bir çalışanınız olabilir. Önce karşınızda maaşlı çalıştırdığınız elemanın insan olduğunu fark edin, anlayın lütfen. Bu lafları eminim ki birçok kişi belki babasından duymuştur, ya da hiç duymamıştır. Artık yeter ama. İki yıldır yanınızda çalışıyorum. Patron koltuğundan emirler, hakaretler savurmak sizin kişiliğinizle örtüşebilir. Buna bir şey diyemem. Ancak karşınızda her gün bağırarak, emirler yağdırarak insan yerine koymadığınız çalışanlarınızın her şeyden önce duyguları olduğunu aklınıza getirin. İnsan onlar insan. İnsanlar sizin ego tatmininiz için para almıyorlar, yaptıkları iş karşılığı için ücret alıyorlar. Empati kurun mesela. Aslında bu söylediklerimin hepsini bilen birisi olduğunuza da eminim.

--…

--Aslında çok konuşmayacağım. Böyle devam ederseniz etrafınızda sizi seven belki eşiniz ve birkaç kişi kalacak. O kadar. Ne haliniz varsa görün.

(Kapıya yönelir, kapıyı açar ve yavaşça kapatarak odadan çıkar. On dakika sonra Aysel hanımın telefonu çalar.)

--Buyurun Ercan bey. Tamam efendim hemen çağırıyorum.

(Aysel hanım müdürün odasına girdiğinde oda boştur. Masanın üstünde istifa dilekçesi vardır. Birde not kağıdına yazılmış şu cümle.)

“Bazıları büyük doğar, bazıları büyüklüğü kazanır, bazılarına da büyüklük yakıştırılır.
Shakespeare
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...