2/21/2008

İstanbul Ressamı Serdar Samancıoğlu İle Söyleşi



Ressam ağabeyim diyeceğim, çünkü kendisiyle yeni tanışmama rağmen kısa zamanda çok sağlam bir ağabey-kardeş ilişkisi kurduk karşılıklı. Onun samimiyetine, insancıllığına inancımla yapmış olduğumuz keyifli sohbete davet ediyorum sizleri.





Kürşat Ural-
Resim çalışmalarınıza ne zaman başladınız? Bizi biraz bilgilendirir misiniz siz ve sanatınız hakkında?

Serdar Samancıoğlu-Resim yeteneğimi 9 yaşlarında keşfettim.12 yaşlarımda yöremde film resimli büyük bez afişleri ve tabela, reklam, grafik işleri yapan bir ustanın resim çalışmalarından çok etkilenerek kopya resim yapmaya başladım. Daha sonraki yıllarda sürekli tabiattan desenler figürler portreler yapmaya çalışarak, özgün resim yapma yolunda ilerledim. Maalesef ki bu yolda bir hoca veya ustayla çalışma ve ondan feyiz alma şansım olmadı.



K.U. Sanat hayatınızda sizi en çok etkileyen sergi ya da etkinliğiniz hangisi olmuştur?

S.S.1985 yılında ilk kişisel sergimi,Eminönü belediyesinin etkinliği dahilinde davet üzerine Sultanahmet meydanında bir açık hava sergisi açmıştım.Şimdi rahmetli olan dostum T.T.O.K başkanı Çelik Gülersoy Sergimi ziyaret etmiş ve bu sergiyi burada açmamı nüzul olarak değerlendirmişti..Bu olayda beni çok etkilemiştir.



K.U. İstanbul da kendi atölyenizde çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Atölye bir sanatçı için nasıl bir yerdir. Özellikle ressam için Atölye ne anlam taşır bize bahseder misiniz?



S.S.Atölye benim için yapıtlarıma konsantre olabileceğim bir sığınak hatta bir mabet niteliğini taşır.



K.U. Şimdiye kadar birçok kişisel ya da karma sergileriniz oldu. Bunları ben biliyorum ancak bu söyleşinin daha çok sizi tanımayanların sizin hakkınızda bilgi edinmesini istediğim için bu sergilerinizden bahseder misiniz?

S.S.Bugüne kadar sanırım 15,16 kişisel sergi açtım ve birçok karma sergiye katıldım. Bu sergilerimi ziyaret eden toplumun değişik kesimlerinden, değerli insanlardan genellikle olumlu eleştiriler aldım. Son sergilerim genelde Retrospektif özelliğini almaya başladı çünkü seksenli ve doksanlı yıllarda yaptığım resimlerimi şimdilerde sergilemem söz konusu oluyor...



K.U.Resimlerinizde çoğunlukla İstanbul var. Hani denir ya edebiyatçılar arasında İstanbul şairi diye. Size de İstanbul ressamı diyebilir miyiz?

S.S.Genç yaşlarda duyduğum bir düşünürün (belli sınırlar içinde kalan başarıya ulaşır)sözü beni çok etkilemiştir. Bende bilhassa seksenli yıllardan itibaren daha hızlı değişen yitip giden yanan yıkılan ve çehresi değişen İstanbul’un bir görev bilinciyle mimari tarihi doğal ve kültürel dokusunu tuallere aktarmaya başladım. Ve genelde bugüne kadar bununla sınırlı kaldım.




K.U.Sizi İstanbul’u resimlemeye iten İstanbul’un gizli yüzümü yoksa gerçek yüzümü?

İstanbul da isimli şiirimde “Yalnızlığın içinde İstanbul” dizem aklıma geldi. Artık ülke nüfusuna sahip bir şehrin kalabalığı içindeki kendi yalnızlığımız mı sizi çeken. Yoksa İstanbul’un sizde farklı bir anlamı mı var?

S.S.Sanırım gizli yüzünü objektif değerlerle vermek oldukça güç ancak farklı soyutlarla denenmesi gerektiğine inanıyorum. Beni çeken gizemli sükunetin ve gizemli saadetin var olduğuna inandığım ve yalnızlığımızı paylaştığım köşeleriyle İstanbul.

K.U.Sanatçı ve toplum arasındaki ilişki sizin ve sosyal çevrenizi göz önüne alarak öğrenmek istiyorum nasıl olmalı?

S.S.Bana göre sanatçı toplumdan kopuk olmamalı. Sanatçı bir ağacın kuvvetli bir dalına tırmandığında bir elini aşağıya uzatıp diğer elleri kavrayıp onları yanı başına çekebilmelidir.



K.U.Sosyal çevreniz sizin resimlerinize güç verdi mi? Dünyanın bütün keşfedilmiş ya da keşfedilmemiş renklerini ortaya koyarak dünyanın yaratılmamış eserlerini yaratabilir mi bir ressam?


S.S.Tek kelimeyle "kısmen" diyebilirim. Akademik çalışmalarımın amacıda o zaten.

K.U.Sanatınızla, şiiri, edebiyatı ya da şöyle sorayım sözcükleri daha doğru olur renk ahengiyle düşündüğünüz oldu mu hiç? Bu soruyu başka bir ressam kişiye de sormuştum. Size de sormak istiyorum. Çünkü sizin sanatın birçok alanıyla özellikle şiirle ilgilendiğinizi biliyorum. Eserlerinizin bir anlatım ifadesi elbette üzerindeki renkler de. Ancak onu anlatmaya sözcüklerin yardımına ihtiyaç duyduğunuzda şiir devreye girebilir mi? Bir kaç dize, ya da sözcük diyelim.

S.S.Her ne kadar resmin dili evrensel olup, edebiyatla anlatılmaya gerek duyulmayacağı düşünülse de sanat tarihine mal olmuş sayısız yapıt edebi anlatıma dayandırılmıştır.(bu bir paradokstur)zaten güzel sanatların dört ana biliminin birbirleriyle çok sıkı ve kopmaz bağları vardır. Dolayısıyla bir bakıma sözcüklerin bittiği yerde resim resmin durduğu yerde edebiyat yani sözcükler başlayabilir. Dolayısıyla her resim bir şiir her şiirde bir resim olmalıdır.



Özellikle ben çok iyi şiir okuduğunuzu biliyorum. Sesinizin o güzel ahengiyle okurlarımızın sizden şiir dinlemeleri için bir sürprizimiz olacak.

Teşekkürler.


İSTANBULA DAİR


Mavi rüyalarımda ulu kubbeler
Kubbelerin altında
Hayali ömre bedel
Mor tepeler
Bulutlara kucak açmış
Ak minareler
Asırlık çınarların gözyaşlarıyla
Seyrelmede yeşillikler
Ahşabın mimarisinde hüzün
Meydanları dolduran
Dev gövdelerinde
Milyon dolarlar barındıran
Betonarme gökdelenler
Ağlama mavi gözlüm
Sevdanı zulme çevirenlere
Yosun kokulu
Bahar esintilerinle cevap ver
Çocuksu gözlerle gördüğüm
Kar taneciklerinde izini sürdüğüm
İSTANBULUM
BAHAR GÜLÜM
YÜREĞİMDEKİ SÜRGÜN!...

Serdar SAMANCIOĞLU

http://www.youtube.com/results?search_query=serdar+samancioglu&search_type=

Yukarıdaki adresten, Nazım Hikmetin şiirlerini ressam ağabeyim Serdar Samancıoğlu'nun sesinden dinleyebilir ve izleyebilirsiniz.

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...