2/26/2008

Ressam Gülhan'la Söyleşi




Geçtiğimiz yılın Ekim ayında Ressam Gülhan ile sanatı, sanat anlayışı, kızı ve daha birçok konuda sohbet ettim. Bu keyifli sohbete sizleride bekliyoruz efendim.Buyurun livane sohbetlerimiz devam ediyor...


Kürşat Ural:Klasik olacak ancak ilk olarak resim çalışmalarınıza ne zaman başladınız? Bizi biraz bilgilendirir misiniz siz ve sanatınız hakkında? Çalışmalarınızı hangi sanat alanında tanımlıyor ve adlandırıyorsunuz? Heykel, resim, plastik sanatlar…

Gülhan: Klasik bir cevap olacak. Çocukluk zamanlarımdaydı. Kendimdeki yeteneği keşfedişimin yaşını hatırlamıyorum ama okul öncesiydi, çöpten adamlar çizdiğimiz dönemdi, arkadaşlarım boyun yapamıyorlardı çöpten adamlara. Ben çöpten adamlarıma boyun yapıyordum, omuz yapıyordum ve kendimle gurur duyuyordum, bunu çok iyi hatırlıyorum.



İlk sergilenen resmim ise ilkokula başladığım ilk gün kitap okuyan bir kız çizmiştim ve hemen panoya asılmıştı, bütün okul da gelip resme bakıp konuşmuşlardı. O gün resmimin gördüğü ilgiden aldığım keyfi unutamam. Resmimi kitleye sunma ve paylaşma isteğinin temelinde bunun yattığını düşünüyorum, dışavurumcu kişiliğim de buradan geliyor sanırım.

Tuval üzerinde ilk yağlıboya çalışmam; Bolu Kız Öğretmen Lisesinde 1981’de canlı modelden yaptığım bir portreydi. İkindi vaktinin belli bir saatinde aynı sıranın üzerine oturtarak modelimi alırdım karşıma ve çalışırdım. O portreyi yapış amacım yani derdim kızın gözlerindeki ışığı yakalamaktı.

Ciddi anlamda çalışmalarım başlangıcı ise; 1991 yılında o zamanki HIBIR dergisi sahibi ve çizeri Ergün Gündüz’ün siyah beyaz yağlıboya portresini yapmıştım. Onun yönlendirmeleri önemli basamaktır benim için, Ergün Gündüz profesyonel anlamda bir yola teşvik etti beni, hayatımda resmin çok önemli olduğunu fark ettim ve çalışmalarım daha ciddi olarak gelişti. 1991’de Sakarya Güzel Sanatlar Galerisi atölyesinde resim derslerine katıldım. Bu dönem resimlerim daha çok bilinçaltı resimlerdi, sürrealizm ve sembolizm etkileri sürüyordu.



Şu anki Resmim hakkında bilgilendirmek adına söyleyeceklerim ise; Akrilik temelli karışık teknik çalışıyorum. Bakır üzerine asitle çalışıyorum. Pek çok malzemeyi kullanıyorum. Estetikle dokunulan malzemenin sanatsal değerlere sahip olabileceğini düşünüyorum. Işık önemli resimlerimde, her resmim mutlaka bir anlam taşır çıkış noktasında mutlaka bir düşünce vardır. Sonuçta resmim için söyleyeceğim beynimle üretip ellerimle şekillendirip ruhumla estetik katarım.

Çalışmalarımda heykele kaçış isteği olsa da renkten vazgeçemeyeceğimi anladığım için resim yapmaya devam edeceğim yani çalışmalarım plastik sanatlar alanında sürecek.


K.U:Çalışmalarınızı yaparken, daha doğrusu çalışma atölyenize girdiğinizde önceden planlar mısınız ne üzerine çalışacaksınız yoksa kendiliğinden ya da doğaçlama bir şekilde mi gelişir ortaya çıkaracağınız eser?

G: Resmimde tesadüfleri istemem, kendi bilinçaltımın oluşturduğu resimlerden dahi hoşlanmam, kontrolün daima kendimde olmasını isterim. Dışarıda pek çok şeyi kontrol edemeyiz ama resmimde her şey benimdir.
Bu nedenle resmim önce beynimde oluşur, üzerinde uzun süre düşünürüm oluşum tamamlandığında ona uygun tuval ve malzemeyi hazırlarım, gerisi daha çok bir işçilik ve boyacılık gibi gelir bana. Bazı oluşumlar gerçekle örtüşmekte problem yaşar; görsel-gerçek dünyaya uyum sağlamaları için o tür resimler üzerinde uzun süre çalışırım.


Ama resimleri hiçbir zaman oldu bittiye getirmem, her şeyi hazır da olsa sabırla uzun süreye yayarak resmi bitiririm. Bitirdiğim resimleri kapatmam, kolay kolay üzerlerinde tekrar çalışmam, doğrum da benimdir yanlışım da.

K.U:Sanat hayatınızda sizi en çok etkileyen sergi ya da etkinliğiniz hangisi olmuştur?

G: İzmir Resim Heykel Müzesinde 2005 yılındaki sergimde; Paradokslar ve Fibonacci sayıları üzerine yaptığım performans içindeki dokümanların izleyici tarafından ilgiyle, sabırla okunması ve izlenmesi amacıma ulaştığım için bana büyük bir haz vermiştir.


İstanbul Tünel’de; Tarik Zafer Tunaya Kültür Merkezi Sanat Galerisinde 18 Mart 2006’da, Çanakkale Şehitleri için yaptığım m²’ye 6 Şehit adlı sergideki düzenleme ve yerleştirdiğim performansla birlikte tüm resimlerin bütün ve tek bir resim gibi etki bırakmasını, izleyicinin salona girdiğinde kendini resmin içine hissetmesini sağlayabildiğimi düşünüyorum.

K.U:Sakarya da kendi atölyenizde çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Genelde İstanbul merkezi bilinir Kültür sanat faaliyetlerinin ve sanatçıların. Gerçi birçok sanatçı uzaklaşır büyük şehirlerin karmaşasından kalabalığından. Daha sakin olan yerlere yerleşirler. Doğaya daha yakın insana daha uzak. Sizinki de böyle bir tercih mi yoksa başka nedenler mi?

G: Ciddi anlamda çalışmalarıma Adapazarı’nda başlasam da 1993’de İzmir’e yerleşmiştim. İzmir sanat camiasının resmime çok şey kattığını söylemem lazım. Ama İzmir’de İstanbul’a çok uzak kalıyordum. Adapazarı’nda hayat daha kolay ve İstanbul’a yakın. İstanbul içinde yaşamak çok zor olsa da yinede İstanbul’u çok özlediğimden İstanbul içinde olmayı tercih ederdim. Yani doğayı değil karmaşayı istiyorum.

K.U:Şimdiye kadar birçok kişisel ya da karma sergileriniz oldu. Bunları ben biliyorum ancak bu söyleşinin daha çok sizi tanımayanların sizin hakkınızda bilgi edinmesini istediğim için bu sergilerinizden bahseder misiniz?

G: Dışavurumcu kişiliğim baskın olduğundan Resimlerimi sergilemeyi ve paylaşmayı seviyorum. İzmir, Adapazarı, Aydın, Balıkesir, İstanbul Selçuk, Kaş, Adana, Ankara şehirlerinde resimlerim sergilendi. Gelecek sergim de Kocaeli de olacak. Şu ana kadar 15 kişisel sergim oldu. 8’i yarışmalı pek çok sergiye katıldım.

K.U:Sanatçının ürününü ortaya koyduktan sonra bunu sanatsevere sunduğunda aldığı olumlu ya da olumsuz tepkiler ne kadar ilgilendirir sanatçıyı. Geri dönüşler önemlimidir sizce?



G: Akademik eğitim alamadığım için geri dönüşler benim deniz fenerlerim gibi, yolumu gösteriyorlar. Eğer yanlış yola saparsam uyarıyorlar, bu nedenle övgülerden çok eleştiriler almayı tercih ederim. Aldığım eleştiri ve övgüleri kendi mantığımla birleştirip yoluma devam ederim.

K.U:Sizin bir kızınız var. Hep sorarlar ya bende soracağım. Onunda sizinle aynı sanatla uğraşması konusunda çabalarınız oldu mu? Yönlendirme gibi.

G:17 yaşında bir kızım var. Yeteneklerini keşfedip yönlendirmeye çalıştık, Bale yaptı çocukluğunda hatta konservatuarda bale ve müzik bölümlerinde .
okudu. Ama sonra istemedi. Resmi iyi olmasına rağmen resme pek yönelmedi bende zorlamadım. Ama şu an yine sanat alanına döndü, üniversite eğitimini görsel iletişim tasarım alanından seçti ve Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarım bölümünde öğrenci


K.U:Sanatçı ve toplum arasındaki ilişki sizin ve sosyal çevrenizi göz önüne alarak öğrenmek istiyorum nasıl olmalı? Sosyal çevre sanatsal üretimlere güç mü verir? Yoksa o yedek güç olmadan da kişi kendi iç dünyasının gücüyle, varsayımlarıyla da dünyanın yaratılmamış eserlerini ortaya koyabilir mi?

G: Toplum içinde izleyici konumunda olmak hoşuma gidiyor, kalabalıklar içinde yalnız olmayı severim özellikle. Toplum oldukça besleyicidir, ben doğadan değil de toplumdan, insandan, özellikle insan zekasından beslenip oradan malzemeler toplarım. Garip bakışlara tepkilere alışkınım ama resimlerimin oluşumunda çevreyi incelemek, malzeme toplamak ve resmimi yapabilmek için bana dokunmamalarını beni özgür bırakmalarını istiyorum çevremden.



K.U:Sanatınızla, şiiri, edebiyatı ya da şöyle sorayım sözcükleri daha doğru olur renk ahengiyle düşündüğünüz oldu mu hiç? Eserlerinizin bir anlatım ifadesi elbette üzerindeki renkler de, kullandığınız şekil verdiğiniz doğal madeni işleyişinizde var. Ancak onu anlatmaya sözcüklerin yardımına ihtiyaç duyduğunuzda şiir devreye girebilir mi? Bir kaç dize, ya da sözcük diyelim.

G: Uzun süre yazdım aslında edebiyat hep önemli olmuştur yaşamımda. Özellikle edebiyattaki sembolizm akımı ilk dönem resmimde etkilidir. Mesela Behçet Necatigil şiirleri bana inanılmaz derecede ilham verir, başka şiirlerde etkilemiştir; 3.şahsın şiirinin resmini yapmışımdır yıllar önce.

Müzikte de Mahler aynı şekilde ilham verir bana. Bach’ın müziğinin resimlerini daha fazla yapsam da Mahler çok daha farklı etkiler yaratı dünyamı. Nasıl anlatılır bilmiyorum ama onların şiirini okurken, müziğini dinlerken imgeler oluşuveriyor gözlerimin önünde gözlerim açıkken, bir anda cisimleniveriyorlar sanki.



Benim dünyam renklerden oluşmuş sözcüklerden değil. Şiir hiç yazmadım yazmayı da düşünmüyorum. Ama resmimi anlatırken düz metinler şiirsel bir dilde olur bazen.

Teşekkürler.

Gülhanın çalışmalarına aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz:

http://www.gulhan.net

Ekim 2007
Kürşat Ural
Livane Kültür

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...