Showing posts with label Şiir. Show all posts
Showing posts with label Şiir. Show all posts

11/27/2007

Kendimi Bilen Birisi

savaşıyorum kendimi bilen birisiyle

öcümü almasına izin verme sakın



hatırında kalmış eski korkuluklardan

tütün tarlasındaki çocukluğumu büyüttüm

gözlerinde

koşarak çeşmenin önünden geçti hızla

kızağın yanında yürüdük birlikte

çocuktuk

anlamadık hiç anlayamadık





köpek havlamaları geliyor uzak tarlalardan

çayırlardan inen yukarı mahalle ahalisi

çoluklu çocuklu

genç kız erkek eğlenerek

o heyecanın boğazımı düğümlediği anı

onun gözlerinde sakladım içtim pınarından

soğuk soğuk



işte o köyü özledim ben

bir yerlerde saklanan benliğimi

köylülüğümü

neden inandıramadık söylesene

kendimi bilen birisine

hep savaştık.




Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Başka Yer

şiir taa o zamanlar vardı
marşlar türküler
söylerken yaylalarda
çocukluğumda gizlenmişti
bayramlarda merasimlerde
küçücüktü mikrofona ulaşması için bir tabure
ayaklarının altında
heyecanın sesi titrettiğini o zaman öğrendim
ilk aşkımı gördüğüm an gibi
öğretmenim.

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Delinin Seyir Defteri

en çok sevdiğim yalnızlığım
unutma beni unutturanlara inat
uğruna ölüme kanat çırpan Anka kuşlarının
göçtüğü yerlere git
uzak dur kendime yabancı
kendimi külümden değil
kanımdan yarattım
sırlarımla itin beni uçurumlara
öyle söylemeliyim ki
severek nefretin bulanmış yüzüyle görsünler
beni
deliler unutmaz


Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Gerçeğin Zamanı


Koğuşun kırık penceresinden sırtıma vuran
soğuk kadar tehlikeli boğuk bir sese
kendimi verdiğimde uykum geliyor
ancak gelecek zamana ulaşamayan bir bedenin
uykusu
ışık sönünce
lekeli hayatımın
serüvenine sığındığım
gece yarıları

uykumun hep bir yerlerinde
senin yüzünle uyanıyorum
uzandığım
ve sevişerek çoğaldığım senle
geleceğimizi daha çok sevmeye
ve gerçeğin zamanını görmeye başlıyorum
kadınım
yaşama kendimle başlayıp seninle son vermek
bilmem ne kadar doğru bir tercih
belki de zamanın pençesinde ki zor bir av



üşüyorum ve hastayım
çaresiz bir çocuk kadar ağlamaklı
soğuk ranzamın üstünde bir kara bulut ürpertisi
düşlerimi bile
kana bulamış bir mevsimin içinde
sanki uzayıp ta bitmeyecekmiş bakışlarımı
birisi bozduğunda
uyanıyorum ve her günün akışına seninle dalıyorum
karışık ve sınırsız günlere alışmak
ne güzelmiş de
bir süre ertelemenin verdiği acı
onu siliveriyor ansızın


seni nöbetlemek kulübenin etrafındaki
voltalarda
soğuk rüzgarın sert çarpışlarında ovaladım
uyuşan parmaklarımı
bilsen ne zor tek başına
seni nöbetlemek gür ve boğuk bir sesle
alışamadım yokluğuna vazgeçilmezlerden daha yoğun
sevemedim son ayrılışımda seni
kendime saydığım küfürlerde boğuluyorum
acıyla nefrete bulanmış bir alınganlıkla
kısık bir sesle Nazım'ın şiirini
hecelerken
parça parça sarmaladığım sevdamla
sana uzanıyorum yüksekten
limanın gürültülü gemi ve makine sesleriyle


kadınım seni çok mu çok özlüyorum
uzun bir günün son saatlerinde

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Kararıyor

Şiir serüvenime başladığım yıllar aklıma geliyor
üzülüyorum

onu ilk gördüğüm anı düşünüyorum
heyecanlanıyorum

okul günlerimi hatırladığımda
bir iç çekiyorum

yürüdüğüm sokaklar da
benim gölgem saklı kalmış

gecelerini unutamadığım Beyoğlu
yüzleri belli belirgin aklımda kalanlarla kararıyor

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

İlk Defa

ada kalenin etrafı roman dolu
kuşbakışı uçmak geliyor
kırık taşın yanındaki yoldan
kızakla taşımak zordur otları
güneş sıcak
güğümdeki çay demlendi
suya bandır ekmeği
öylesine bir bağırış benimkisi
dağlarda ki yankısı çocuk yüzüme vurdu
tırpan, masat, dirgen üçlemesine
birde tırmığı ekleyince
köyümde bıraktığım
çocukluk Trabzon lastiğine
rençperin nasırlı elleri değdi.


Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Sakladım Seni Kendimden


*"Ödül olarak vaat edilen Güzel Helene, Sparta Kıralı Menelaos'un karısıdır.
Menelaos bir savaşta, kent dışındadır. Bir aşk alevlenir Paris'le Helene arasında.
Tüm hazinelerini alırlar Menelaos'un, gemilere biner, Ilion'a gelirler.
Troia Halkı, Helene'nin güzelliğinden olsa gerek, çok iyi karşılar, Kassandra dışında.
O bu kadının kente sayısız felaketler getireceğini bildirir!... Ancak, geleceğı görebilen Kassandra'ya kimsenin inanmaması da Apollon'un öngördüğü bir yazgıdır aslında.
Menelaos'la evlenmeden önce Helene'nin tüm talipleri, Hellas'ın bütün kıralları, soyluları bu evliliği koruyacaklarına ant içmişlerdir. Barışçı yollardan Helene geri alınamayınca savaşmaya karar verilir."
*(Troya Efsane İle Gerçek Arasi Bir kente Yolculuk, Kültür Bakanlığı)


bana bir yudum daha ver
acıdan artakalan
sessiz bir bekleyişin
ürkekliğinde
koca bir vücudu bir anda yıkan
haykırışlarına bile aldırmadan
sana anlatabilsem onun hikayesini
geçmişinden çekip alacağım
bıraktığı izleri
savunmasız bir çocuğun
gözlerimde beliren ifadeye yansımasında ki
isyanım sana değil kendime
korkak titremelerimde saklı
cinayeti geçmişimden saklayıp
nasıl söyleyeceğimi bilmeden
bu güne taşıyan ben
ölümün beyaz rengine başkaldıran
ona savaş açmanın hiç faydası yok
güzel günlerimizin bize bıraktıklarını düşün
seni kimse anlamadı
bir ben anladım dediğim sırada yine beni ağlattın be cesur kadın
cep delik cepken delik acıların dökülür ceplerinden
seni duyarım çünkü şiirlerini, türkülerini
ve resimlerini ben çaldım
martıların kanadından
inanmazsan sor
çıplak ve günahkar
arzu ve şehvet dolu bakışlarınla erirdim sıcağında
seni çıktığım uzun yolculuklarda arıyorum
bizim akşamcı Musa amcamız vardı bilirsin
hani sokağın hemen köşesinde ki kırık dökük
tahtadan yaptığı bir barakada yaşardı
umutları yoktu tek güvendiği de ölmüştü hani
hatırlamadın mı
şişenin dibini bulana dek iç derdi sevdanı
son yudumda
hayatın şarap kadar tatlı olmadığını anlayacaksın be evlat derdi
sonra
sonra nemi oldu öldü
bittiğini göreceksin elinden bıraktığın anda şişeyi



Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Karanlık Geceleri Severim Ben



Karanlık geceleri severim ben
Umutlarımı sönük yanan mum ışığına bıraktığım anları
Beklerim gelecek ve bitirecek
bu sessizliği
hasretimin içinde sakladığım
o şehri
bana düşman edenlere kanmadan devam edeceğim sevmeye
ancak bütün erdemsizliklerle yaşamı bize daraltanlara da
kinimi nefretimi yönelteceğim onurumla
ve asla yenik düşmeyeceğim kendimle
neredesin çığlıklarımın yansıması
neredesin karanlığımın sönük çağrısı
gel de gör gecenin bende ki o görüntüsünü

saatlerce konuşmadan oturabildiysek eğer
söylemek isteyip de söyleyemediğimiz şeylerden
korktuğumuz içindir
ya da istediğimiz sözcüklerin dansı değil de
dokunuşlarla arzu dolu gözlerin çakışmasıdır
şiddeti içeren sevişme anlarımızda
saldırmak kabullenmektir şeytanın isteklerini
öyle ki
zevke tırmanmanın tek patika yolunda
kaybetmektir olan
demek ki beklemek yenilgiyi ertelettirmenin
gelecek zamana bırakıp
o zaman sevişmenin sanal anıdır
güçlü bir kadının zayıf anlarını
kurnazca saldırıya hazır beklemek kalleşliktir
donjuan uşaklığının diğer bir adıdır
bizdeki maçoluğun saklayamadığı hayvanlık
zor geliyorsa eğer sapkınlığımızı dizginlemek
ya hayvanları izlemeli
ya da şeytanın kitabını almalıyız

birden çoğul günlerimin yalnızlığına bıraktım korkularımı
kendimle baş başa bıraktığım kalabalıkları da yenileyerek
ne olduğunu ve olması gerekeni sordukların da karşıma geçip
savurdum ve uzaklaştırdım onları gecemden

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Uçurtmam Beyaz

ölümün rengi beyaz
uçurtmamın üstüne yazdığım
şiirden daha hafif
kum tepesinin üstünden okula kadar
uçan uçurtmanın içindeydim o gün
süzüle süzüle indik okul bahçesine kadar
inandıramadım kimseye
içinde olduğuma
kimse inanmadı köyde mal otlattığıma
köyden şehre şehirden köye
uçakla gittiğime sonra öğrendim ki
köylülüğü öldürmek lazım
nasıl bir ölüm
bizim için rengi siyah

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Bizim Adamın Öyküsü

Tanıdığım yüzler tazeleyemiyor bedenimi
halbuki tamda tersi olmalıydı sarsmadan
bildiğim bir gerçeğin yansıması o solgun ürkeklikte
kendisini hiç de bulamayan korkak ve kesik
ayrılmaların sonuçsuz eksikliğinde sevişmesiz anlarım


Öyle söylemeliyim ki tadına varmalı aşk orucundakiler
aşkın sonu ölümdür beklenen ve bilinen
yolculuklara çıkartmalı sevginin bahar olmadığı coğrafyalara
kesin bir iç çekişi süslemeden uzaklaşmalı
nereye gittiğini bilerek nedensiz solumalı yeni yaşamı


Bir yaşamın sonuna geldik istemeden
acı öyle hızlı kapatıyor ki yaralarımı
yenisini açmak hırsını daha da körüklüyor bedenim
ama bu da dokunulunca titreyen bir ten
kendini taşıyamaz bir kere ağlamadan


Gözyaşıyla tuz basar yaralarına tazelensin diye
çünkü istiyor tazelenmek kendi kendine
bir sürüngen gibi yatağında hareketsiz
işte ! ölüm geldi ve buldu bizim adamı odasında

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

11/26/2007

Cüce ve Çocuk

Adı soğuk ve iç gıcıklayıcı bir tahta
içi pıhtılaşmış kısık bir cüce ayağı
nedir ki durmak karşısında ağır ve titrek
sorunca bir çocuğa o parkı
parmağının ucuna çevirmek umutsuz bakışları
ardı sıra aynı kırıntı takipli sıkıntı
bir sözcük ama arkası kesik bir tüy hafifliği
yaşamın askıya alması mekanik düşleri
sıkı bir tütün tarlasında
çapa vuran kadınların arkasındaki çocuklar
çocukların öykü dünyasına uzatıyorum modellerimi
Acı - kan karınların bağırtı sözcükleri
isyanı derinleştiren küçük DÜŞLERİMİZ
niye ki ben orada ve şimdi
koca bir vücudu çatlatan
ikilem miladının tarihi berraklığı
su içinde ayrışmayan - pislik olan - birikimli ikilem
acaba mı yoksa yarını anlatan
düşlerimiz mi şimdi gerçek olan



Adı soğuk ve iç gıcıklayıcı bir demir
düşler sıkıntılarında değil ki çocukların
cücenin ve parkın
u-z-u-n mu u-z-u-n
toprağa basan ayaklarına uzattığı elleri
değil ki senin rahatsız özlemin
kesit kesit umutlarına köprü kursun
gördüklerim gördüklerinize uzanan
bostan korkuluğu gibi elleri tahta
elbisesi çocuk düşleri
elini kesmiş çocuk
adı geçen soğuk ve iç gıcıklayıcı demirle
d-ü-ş-ü-n-m-ü-ş
içi pıhtılaşmış kısık bir cüce ayağını
susmuş sonra
yürümüş
parkı gösteren gözlerinin keskinliğiyle
adına parkın cüce korkuluğu dediği düşlere
sıklaştırmış adımlarını

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Şarap Tadında Bir Kadın



Yaramın kabuklarını kazıyıp
savuruyorum rüzgara
sevda zinciri oluşturan
cüzamlı ülke insanlarına
korkuyla beslenen
cellat suretleri işleniyor
aniden ayaklanan ölülerin sarkan etleriyle
parçalanıyor birlikte erdemli yanlarım
ve şair urlarını okşuyor
sakin yutkunuşlarıyla
sizleri bana ve sevdama kışkırtan
sisli geceleri
teker teker dokuyorum tezgahımda
işte benin yapımı
başlatıyor aşk serüvenini :
gece serin ve uykusuzluğunu almış üstüne
ayın üstünde izlenen seyirken yelkovan
sabaha uzatıyor suskunluğumu
beklemeden söykülerimin mırıltısını
avucunda sektirmeden beklettiği umutlarını
kırıntı kırıntı döküyor yeryüzüne
onun adını koyan
ben


uzun kuş bakışı gözlerimin keskinliğiyle
urlarımın büyümesine aldırış etmeden
anlatmaya çalışsam
onların bana hayranlığını
olmaz olur şeylerin ezikliğinde boş
en kayıtsız sıkıcı broşür laflamalarında
bol katıklı arkadaş sohbetlerinde
bilerek söylenen bakışların kendisi bile
olmaz olur şeylerin ezikliğinde boş
çalışsam didinsem karşılığı sen
yolculuğa çıkartıp
arkamdan beklesem yine ben
ardı ardına seviştiğim
tek tek parçalandığım
ben gibi



askıntı bir sessizlik üzerimde
aynıları giymişim üzerime
içi boğuk ter kokularını salan etrafına
acınası tinsel erkeklerle sevişen orospu
bağırsana artık yeterince uzak
kısa kısa bacaklarını kaldırsana yüzümden
korkularımı uzaklaştıramıyorum teninden
sevsem tenime zarar seni
itsem istemesem sevişkenliğimdem uzak
başkaları var desem yalansız bir istek
atılgan duyumlarımı üzerime yığsam
acınası bir halde oluyorum
adına işlediğim cinayetleri bile
aklımda tutamıyorum kadınım
birini tuttuğumda öbürü askıntı üzerimde
ukala serseriliklerden bir yudum daha
zehir kusmuklarda boğulan
ama beceremiyorum içimdekileri kusmayı
evet boşaltmayı yediklerimi
bir hayvan böğürtüsü halinde boşalmayı
ve ayrılmayı kadınım
çünkü aşklarımın uzantısı bir ülkedeyiz
sevişemiyoruz artık


kışkırtıcı şiirlerimin serüvenine
sığındığım gece yarıları
adını koyduğum bütün senleri
topladım urlarımda
kırıntılarını bile serpmedim et kokan
ayak üstü sevişme anlarımıza
tek vücut sevişken tenlerimizde
bastırdım susuzluğumu
utanmadım
sevişemiyoruz artıkları
unuttuğum anda uyandığım yatakta
vücudumu okşayan ellerin
ter kokularından
iğrendim onlardan
uzaklaştıramadım kendimden
ve senden



neyin zamanı gelmişse eğer oradadır
o kokladığın tenin zararsız imgesinde
onun adını koyduğum kelime oyunlarında
ister aynı coşkulu hareketlerin uzantısı
ister üzgün ışıkların aldatıcı sıkıntısı
vuruyor sözcükleri anlamı kopuk DÜNYAMA
akıtıyor kesik kesik
yürütüyor ıslak şarap tadında bir kadın
beyaz ürkekliğini bakışlarına süngülemiş
acılarımı şiirleştiren bir halde
asık suratla
nedir ki sevmenin son anında bıraktığı tat
uçucu bir aşkla perçinleşen
kederin izi
kurutuyor tenimin her şıkırtılı sonunu
hey! iyi insanlar sesleniyor size Zerdüşt
bırakma sakın kendini rüzgara
sonunu getiren insan saplantısı hastalıklara
dokunma uçup kendini bulamazsın soluk soluğa
bu kavganın orta bir yerinde
sevdiğim sana sesleniyorum
sakın uyuma sabahın zehir uzanışında
karşıma geç ve parçala
uçuşan sevda yarası türküleri

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

11/02/2007

Tutma Kendini

keyfine diyecek bir şey yok
kirli elleriyle okşamayı istemiş seni
ama izin vermemişsin
hem de arzulu baktığın halde
inadına yaşlanmamış yüzü kırışmamış
bakışların geçmişe inat daha da hoyrat
atına bindirmiş dörtnala koşarak
uzaklaştırmış seni yaylaya doğru
ardıçların dallarına takılmış eteğin
yırtılmış rüzgarın nefesiyle
öfkenin doruklarına tırmanmış
babaannemin anlattığı masallarda tanıdım seni
çocukluğum da ki ilk heyecanım
dağların ceylanı yeşil gözlüm

kara kutu saklamış kendini dışına taşarak
cevheri tenine değen
asla kabul etmeyen bir esenlik
içinde ben saklı aklına gelmeyen
ucu ucuna eklemeden birini
ötekinden ayırt etmeden tut beni
sev öl anla zerdüştü sıyır
vücudunu asla aklına verme


eklemem gerek seni bana
tutuşturabilecek misin yakmadan
beni öldür kendimi alma
saklama

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"


10/10/2007

Öfkem

daha ne olsun
o kadar uçurumum ki sana
ayrılığın bile acısı etkilemiyor beni

traktörün römorkunda yaşadığım o an
kazındı gözlerime unutmadım
o an tanıdım kadını ve tenini
işte o an
o yana bu yana sallanmaların ahengiyle
tuttum seni

yazmışım bir zamanlar aynısı aynısı
şiir tadında yazdıklarımız
acının rengi olmaz
ama benim acım senin rengin
bütün acıları gökkuşağına verdim
sana solgun bakışlı ürkekliğim benim
bir kavganın ardından:
kesinlikle sana değil nefretim
asıl kendime söykülerim

















*Fotoğraf:Rıza Demirbaş





Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

8/10/2007

İstanbul'da

İstanbul'da yalnız bir adam

yalnızlığın içinde İstanbul

telefon konuşmalarının

kalleş orospuluğuna

sığınmadan ağlayan

gece

sustur beynine kazınan

dizeleri

gece

öyle bir indi ki

karabasan uyku sersemliğini

akıttı yatağın içine

boğulan uyuyan değildi

uyuyanın teniydi boğulan

gözyaşını saklama

geceyle ağlayan

titreyen adam

İstanbul içindeydi

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

4/26/2007

Bana Kalan Senin Gözlerindi




Solgun bakışlı ürkekliğime…





Siyahın içinde buldum senin solgun bakışlarını

kimseye sormadım yüzüme aldığım yüzünü

kalsaydı bendeki

ellerinin izleri

bırakmazdım acılarımızı

yürürdüm üstüne kalleş yankesicilerin

sevdim seni bilemezdim

sorardın ya ne kadar ne kadar diye

bilemezdim seni sevdiğimi



yıllar sonra bana baksan

göremezsin bendeki senleri

sana anlatamam ki ne çok sevdiğimi

solgun bakışlı ürkekliğimi anlatamam

zaten biliyorlar ama sen bilmiyorsun

seni ne kadar sevdiğimi



beyazın içinde buldum senin ürkekliğini

kimse sormadı senden aldığım yüzlerimi

bana kalan senin gözlerindi

mutluluğumu ödünç verdim

geldiler hep peşimden

kaldım öylece karşılarında ölü sevicilerin

yıllar önce gördüm

sendeki benleri

artık anlatabilirim seni ne çok sevdiğimi

sende biliyorsun bende

ölümümü kadınım.
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

4/19/2007

İntihara Cevabımdır

uzaklığına sıraladığım sözcüklerimin ağırlığı yok
tutunamadığım yüzlerin sözcüsüyüm
hepsini asıyorum kuytu köşe bir yerlerde
cinayeti değil intiharı azmettiren öfkenin soğukluğu
sarıp sarmalıyor avuç içimin her çizgisini
ölümümün şekli saklı dudak uçlarında ki kurulukta
yutkunuşların elveriyor gelecek cevaplarının keskinliğini
yapamadım ki söyleyeyim
acı acı gülümsemelerin katık olduğu seslenişlerim
engelledi onu ve siliverdi anıların gözlerindeki heyecanlı bekleyişini
uzaktan gelen bağırışların ayrımını yapamadan
susarak teslim etti günahın soğuk ellerine kendini
öyle bir inancın sonucuydu ki yaptığı
anlamsızlık gelgitlerine uzandığı anları düşünerek
uyudu seslenişlere aldırmadan

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Günlük




*Bir delinin ajandasından alınmıştır.

Bir delinin günlüğünde anlatılan kadını
sevdim iki karaktere bürünüp çılgınlaşıp

Parlak entarisini o yana bu yana sallayıp duran
bu mahalle görüntüsünde ki orospu kırıntısı
bir gün gelip erkeği tanıyacak
ve ondan nefret edecekti
belki de beni hiç sevmeyecekti
hep erkeklerle oynayıp
onlarla yarışma ve onları yenme hırsı
daha da sağlamlaştırdı inadımı

o beni hep deli diye çağırırdı
alaysı gözlerinin arkasında ki
parlayan şehveti bilemezdi
farkında olmadığı görüntüsünü gizleyemezdi
onu hep sevdim iki karaktere bürünüp çılgınlaşıp
her neyse zamanı kovaladık ve geldik
acılarımızı ve anılarımızı taşıdık geleceğe

onu kovdular mahalleden
çünkü onu benden başka kimse sevmezdi
belleğime kazıdığım o gözleri
benden başka kimse de sevmedi
Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...