11/28/2007

Zor Bir Ölüm



Zor bir ölüm seçmeyeceğim kendime
toprağın uyanışına müdahale etmeden
vücudumu parçalamaya çalışan elleri
incitmeden
asla gecenin içine ölümü indirmeden
bir uyarı bildirgesini
kazıyacağım üzerinizde
yakın bütün tenlerinizle
ora

bura

örtüşemediğiniz vücudumda alaysı gözlerinizle
tepinin sabahlara dek
kanlı göz yaşlarımı a n becerin bu işi
k a
ı d
t a
m

acı çekmek benim kanımsa eğer
bitmiyorsa ç ğ e e görüntülerim gözlerinizde
i n n n

tekrar edin ezgili dansları üzerimde

duvardaki ayak izlerini takip ettiğimde
baca deliğinden içeri giriyorlar
kafamı sokup içine baktığımda
çekip odamın içindeki köklerimi
sökerek alıyorlar kendilerine
uykumu bölen karanlık yüzlerle
karışıyorum
geleceğe bıraktığım sevdaları
soruyorlar pişkince
işkenceyi soluyorum nefeslerinde
yine düştüğüm yangının içinde
boğulup yüzüyorum
sahiden ne diyordum
zor bir ölüm seçmeyeceğim kendime
kolay ve sessizce olacak
sarhoşun çukura düşmesi falan gibi
tanrıların övgüsüyle rüzgarın verdiği esinti
­- birazda ben istediğim için ­­­­­-
korkuttu mu
sakın sıkıntıları omuzlamayın devam edin
tanrıların sıkıştığı anda bitireceğiz
beyaz bir ölümün yüzünü göreceksiniz
benim asla değil

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

*Şiirin orjinal biçemi:

Livane Ekim&Kasım 2006 3.Sayı
http://www.livane.org/2006Ekimkasim/?pid=06

11/27/2007

Çıplak Rahibeler Pasaklı Beynimde Kırıtıyorlar





Ne zaman söylediğimi çok iyi hatırlıyorum. Çıplak rahibeler pasaklı beynimde kırıtıyorlar. Seviş benimle. Nasıl bitireceğimi bilemeden gözlerim kapalı sana olan hayranlığımı anlatacağım. Yazılmamış şiirlerde ve yaşanmamış hikayelerde bulsam seni.

Öyle bir arzunun kaçamaklarında bulacağım ki seni şaşıracaksın. Şu anda şiir okuma kılavuzu kitabını okurken birden aklıma geldi. Söyleyeceğim. Sevişmenin kılavuzluğunu senden öğrenmiştim.

Bazen bir kadın olmak bazen de bir erkek olmak vücutlarda. Nasıl oluyor da bu derinliğe inemeden yüzeylerde geziniyoruz? Halbuki öyle bir heyecan veriyor ki anlatamam.





Bir kadının zevk sesindeki hırçınlığını,kadife yumuşaklığının kulağıma sert vuruşlarını ve tarif edişleri çağırdım. O öyle nasıl bir şey.Fark edemezdim.Anladığım ve beni uyaran seslerin ahenginde bulandım.Ürktüm ve korktum.Neden mi?Bakışlarından diyorum.

Sen hangi şartlarda olursa olsun yazarın mutlu olabileceğini mi sanıyorsun?

Mutlu aşıkların olamayacağı gibi yazarlar da mutsuzdur. Böyle söylememle yargım kesin gibi gözükse de , bazı yanılsamaları elbette dikkate alıyorum. Ancak yine de şairin mutlu olamayacağı düşüncesi ağır basıyor. Tek bir yazar veya şairden yola çıkarak görünse de, bu saptama da aslında dünya edebiyatında genel olarak bütünsel yaşam serüvenleri dikkate alınmıştır.




Kadınlar biz erkeklerin yaşamında ki vazgeçilmezlerindendir.

Doğumdan itibaren annenin ilk dokunuşuyla başlayan bu inişli çıkışlı serüven.

Karamsarlıktan kurtulup aydınlık geleceğin içinden nasıl çıkabilirim ey yüzsüzler.

Sizi seviyorum de nedenini hiç bilmediğim olanlardan sıyırıp kendimi bırakıp tutku tarlalarındaki kadınlarla çapa vuruyorum. Her vuruşta içim öyle bir sızlıyor,göğsüme öyle bir acılı ağrı saplanıyor ki.

Elbette bilmezlikten geliyorum bütün nedenlerini. Kandırma kendini yürü üstüne. Susarak bugünlerin acısına saplandın be adam. Yürü üstüne.

Sen kendini bana saklama. Uzak dur, benim sevecen yüzüme aldanma sakın.

Onun kulağına fısıldadığı sözlere aldanma sakın.

O ve müritleri yalan söylüyorlar , demiyorum.Sakın yanlış anlama.Sapkın düşüncelere sokarlar seni.Ümitsizce öyle bir gayya kuyusunun içine çekerler ki seni.




Umudunu geleceğe taşıdığın bütün hedeflerinin teker teker akıp gittiğini göreceksin, gözlerinin önünden.

Asıl Zerdüş'tün dediklerine kulak vermeni tavsiye ederim sevgili.

Şöyle söylemişti.Seviş onunla.Ama kesinlikle dokunma.Dokunduğun anda, cellatların kollarında giyotine gidersin.Unutma.Teninde gezinişini öyle yumuşak yapmalısın ki uykusunda bile senin olduğunu bilmemeli.Uyanık iken seni görmemeli.

Öyle hissettirmelisin ki uzak yerlere yaptığı ve geri dönüşü olmayan yolculuklara çıktığını anlamamalı. Tek kişilik aşkı dillendirenlere inatla karşı çıkmalı. Zıtlıkları aynı mekanda, ancak farklı mekanlarda birleştirmeli.

Uyan be adam.Uyan.Yatağın içine akıttığın masum gözlerin kanlı yaşlarına bulanma.Kan ağlıyor sana.Kör oldu , görmüyor seni.İşte seni göremeyenlere katil gözlüğü oldun.Üzülme , Zerdüşt yine kurtarır seni bu rüyadan.

Şu sözlerin ne anlama geldiğini bilmiyorum.

Bak işte sıralamam gerekiyor iken yine unuttum.Tek aklıma geleni söyleyeyim.

Üçlememin ikincisi. Sen. O’yla başlamıştık. Sıra sana geldi.

Seni öyle anlatmalıyım ki, bütün kadınlar nefret etmeli benden.Bana olan hırsları birikmeli anlattıklarımla.Üçüncü üçlemenin yaratıcısı olan beni, parçalamak istemeliler.

Ancak önce istek ve arzuların sırasına göre, ne yapmak istiyorlarsa yapmalılar.Sonra buna ne zaman olacak ne de fırsat.Bir zamanlar şöyle demiştim.

Yakın bütün tenlerinizle.Oramı buramı.Tutkunun en ince ayrıntılarına gizlenmeden,göğüsleri sarkmış fotoğraftaki kadının bakışlarında ki heyecanla poz verin resminizi yapanlara.

Sanmayın ki onlar sevdiğine emin olduğunuz ve çok güvendiğiniz duygu sevicileriniz.

Onlar sizi her gün aldatıyorlar.Her gün başka başka senlerin resmini yapıyorlar.Sadece ne bildikleri önemli değil, hangi rengi hangi sende kullanacaklarını ayırt edemiyorlar.Aynı benim seni ayırt edemediğim ve ona söyleyemediğim gibi.

Aldatıldığımı anladığım an sanki bütünlüğüm kayboldu,vücudum sarsıldı,evrenin bütün nefretleri , ne kadar pislikleri varsa kirli ve pasaklı beynimde toplandı.

Çıplak ayak dolaşan çocukluğum, artık hayalini bile kuramadığım o mahalle ve misketlerimizi çalan o iri yapılı çingene çocuk geçti önümden.

Koştura koştura peşinden gidip , ilk öğrendiğim judo hareketlerini o serseri çingene çocuk üzerinde deneyişim ve onu yendiğim en ciddi kavgam.

Sonra neler oldu neler.

Anlatacağım sarı yıldız. Anlatacağım.



Akşamcı Musa Amca’nın kırışmış alnının , sararmış sakal ve bıyıklarının izinde gizlenmiş sırlarla dolu şarap kokan ağız kokusuyla karışık anlatacağım.

İnsan nasıl çıkar bu yolculuğa bilmiyorum. Gerçeklikle zahirilik arasında ince bir çizgide yürüyerek çıplak ayaklarımın altlarını aşındırmadan yapılan yürüyüş.

Çok masum değil, gizemli hiç değil. Tütün tarlalarına girdiğinde veya tabakadan sarılan cigaranın ilk nefesinde boğazı yaktığı ilk tadın acılığı olabilir belki de.Haydi bakalım.




Livane Kültür Ağustos 2006 I. sayı

http://www.livane.org/2006Agustos/?pid=06








Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Kendimi Bilen Birisi

savaşıyorum kendimi bilen birisiyle

öcümü almasına izin verme sakın



hatırında kalmış eski korkuluklardan

tütün tarlasındaki çocukluğumu büyüttüm

gözlerinde

koşarak çeşmenin önünden geçti hızla

kızağın yanında yürüdük birlikte

çocuktuk

anlamadık hiç anlayamadık





köpek havlamaları geliyor uzak tarlalardan

çayırlardan inen yukarı mahalle ahalisi

çoluklu çocuklu

genç kız erkek eğlenerek

o heyecanın boğazımı düğümlediği anı

onun gözlerinde sakladım içtim pınarından

soğuk soğuk



işte o köyü özledim ben

bir yerlerde saklanan benliğimi

köylülüğümü

neden inandıramadık söylesene

kendimi bilen birisine

hep savaştık.




Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Başka Yer

şiir taa o zamanlar vardı
marşlar türküler
söylerken yaylalarda
çocukluğumda gizlenmişti
bayramlarda merasimlerde
küçücüktü mikrofona ulaşması için bir tabure
ayaklarının altında
heyecanın sesi titrettiğini o zaman öğrendim
ilk aşkımı gördüğüm an gibi
öğretmenim.

Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Delinin Seyir Defteri

en çok sevdiğim yalnızlığım
unutma beni unutturanlara inat
uğruna ölüme kanat çırpan Anka kuşlarının
göçtüğü yerlere git
uzak dur kendime yabancı
kendimi külümden değil
kanımdan yarattım
sırlarımla itin beni uçurumlara
öyle söylemeliyim ki
severek nefretin bulanmış yüzüyle görsünler
beni
deliler unutmaz


Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

Öne Çıkan Yayın

Zeus and Poseidon

  Zeus and Poseidon https://notebooklm.google.com/notebook/7cef6b05-51f4-4a15-b2a1-d98e7d53fcf1/audio During the Journey (Oğuz has decided t...