12/14/2007

Giriş-Gelişme*

*Dramatik yazarlık kursu Erkan hocanın ödevidir.
(12 Eylül 1980)

-Açın kapıyı polis!

-Hüseyin kapıyı tekmeliyorlar.

-Tamam canım. Polis yine arama yapacak belli. Sabahın bu saatinde geldiklerine göre.

Polis memurlarından biri ve elinde otomatik tüfekli iki sivil polis kapıyı açınca üzerine öyle bir çullanırlar ki Hüseyin ne olduğunu anlamadan elleri kelepçelenmiş vaziyette kendini kapının eşiğinde bulur.

Selma arkasından haykırarak ağlar.

-Nereye götürüyorsunuz? Ne yaptı benim kocam? Söylesenize.

-Götürün bu anarşisti otomobile.

Küçük Deniz de gürültüye uyanmış yattığı odanın kapısının önünde hıçkırıklarla ağlamakta, meraklı şaşkın gözlerle olup biteni anlamaya çalışmaktadır.

Selma Denizi kucağına alır. Kapının eşiğine geldiğinde polis otomobili Hüseyin’le birlikte çoktan uzaklaşmıştır. Selma ve Deniz yaşlı gözlerle otomobilin arkasından öylece bakmaktadırlar.

(11 Eylül 2007)

Gökdelenin 38.katında basına ve holding üst düzey yöneticilerine verilen kokteylde aynı şirketten iki yönetici konuşmaktadır aralarında.

-Baksana nasılda kendinden emin duruyor.

-Evet. Bu kadar genç yaşta böyle bir holdingin CEO’su olmak kolay değil. Gerçekten bravo Deniz beye. Bence hak ediyor. Yöneticiliği ve insani değer yargıları üst seviyede, mükemmel biri.

Bir adım ileride başka iki müdür.

-Patronun kızı ona ilgi duymasaydı zor alırdı bu görevi.

-Olaylara ne kadar basit bakıyorsun Zerrin. Deniz bey dürüst kişiliği ve çalışanının ve patronunun ona duyduğu güvenle buralara geldi. Bu pozisyonu sonuna kadar hak ediyor bence.

-Evet saygıdeğer basın mensubu ve holdingimizin sayın yöneticileri. Bugün burada bulunmaktaki sebebimizi hepiniz biliyorsunuz. Holdingimiz yeni CEO’su Sayın Deniz Yıldırım görevine bugün itibari ile başlamış bulunmaktadır. Kendisini konuşmasını yapması için buraya çağırıyorum.



Deniz, etrafındaki 15 kişilik mesai arkadaşlarına ve bir o kadarda basın mensubuna şöyle bir göz gezdirip konuşmasını yapacağı yere yavaş adımlarla yürür. Üç, dört yaşlarında hayal meyal hatırladığı, babasının polisler tarafından götürülüş anını hatırlamıştır. Konuşma yapacağı kürsüye geldiğinde cebinden katlanmış bir kağıt çıkarır. Katlanmış kağıdı açıp kürsüde mikrofonun yanına koyar. Kendisini meraklı, heyecanlı bakışlarla izleyen insanlara başını kaldırır ve her zaman ki gibi her biri ile birebir göz teması kurarak yaptığı konuşmalarından birine daha başlamıştır.

-Merhaba. Babam Ortaokul çağıma geldiğimde bana şunu söylemişti.”Oğlum, Emile Zola’nın Germinal romanını mutlaka oku. Emile Zola’nın bir roman yazmadan önce insanın yaşamla kavgasını, aşklarını daha doğrusu yaşama dair ne varsa yazmak için gidip yerinde sormuş, araştırmış, gözlemlemiş, onlarla birlikte yaşamıştır ve yazmıştır bu başarılı romanını. Sende eğer insan ilişkilerinde, mesleğinde, evliliğinde başarılı olmak istiyorsan onun gibi yap.” Babam öğretmendi benim. Bu öğüdü verirken bana kendisinin de yaşama karşı duruşunda bunu yaptığını yaşım ilerledikçe anladım. Bende kendi yaşamımda ki ilişkilerime bunu taşımaya çalıştım. Fabrikamıza ziyarete gittiğimizde patronun odasında toplantı yapmak yerine bizzat üretimde çalışanımın neler yaşadığını yerinde görüp, ailesiyle hafta sonu sinemaya, tiyatroya , pikniğe gidip gitmediğini sordum insan kaynakları yöneticilerine. Önemli günlerimizde sadece çalışanımızın kendisinin değil, bizi de ailesiyle birlikte düşünebildiği kutlama geceleri düzenledik hep birlikte. Sözü daha fazla uzatmadan son olarak şunu söyleyeceğim. Bugünden itibaren bu göreve başlıyorum. Yaşama dair bu bakış açımla, sizlerle olan ilişkilerimin her zaman olumlu ve sizlerin bana desteği beni bu göreve getirmiş ise de,”her an her şey olabilir” düşüncesini de unutmadan sizlere teşekkür etmek istiyorum.

Katılımcılarla olan göz temasını kapıya yöneltir ve salon giriş kapısında onu babasının da alkışlamakta olduğunu görür.

Deniz konuşmasını bitirir, babasının yanına gelir ve kucaklaşırlar.

(22 Ağustos 1982)

Hüseyin Bursa cezaevindedir.15 yıla mahkum edilmiştir. Selma ile mektuplaşarak haberleşiyordur. Deniz’in ilkokula başladığı, Selma’nın ailesinin yanına İstanbul’a taşındığı ve orada bir cafe işlettiği haberlerini mektuplarından öğreniyordur.

Bir defasında Selma mektubunda ailesinin kendisini, babasının iş arkadaşının eşinden ayrılmış oğlu ile evlendirmek istediklerini, buna şiddetle karşı koyduğunu, ancak bu baskıya fazla dayanamayacağından bahsetmiştir. Hüseyin bu duruma çok bozulmuştur Özellikle Selma’nın babasına. Zaten Selma’nın babasıyla hiç anlaşamıyorlardır.

Hüseyin Urfa’nın köylerinden birine tayini çıktığını öğrendiği günün akşamında Selma’nın babasıyla kavga etmiştir. Selma’nın da babasına ve annesine “Hüseyin ne derse ben onunla her şeye varım, ben onu çok seviyorum. Onun mesleği hangi yolculuğa çıkartırsa beni bende onunlayım.” demesi Hüseyin’in o sabah evden ayrılırken göğsünü kabartmış ve ona olan sevgisi daha da çoğaltmıştır.

Ama şimdi cezaevinde ve eli kolu bağlıdır. Selma’ya ne diyebilir ki.0n beş yıl. Tam on beş yıl. Deniz de vardır. Kendisinden önce karısını ve çocuğunu düşünmelidir. Kendisi için zor olanı yapar ve Selma’ya o mektubu yazar.
(11 Eylül 2007)

Deniz ve babası kucaklaştıklarında yanlarına patronu gelir. Deniz babasıyla patronunu tanıştırır. Basına yapılan bu toplantı organizasyonundan ve Denizin o etkileyici konuşmasından çok memnun kalmıştır patronu. Bunu bizzat Denizin kulağına eğilerek söylemiş ayrıca ileride birlikte daha başarılı projeler gerçekleştireceklerini belirtmiştir.

Kokteylde herkes çok mutludur. Bir kişi hariç.

Işıklar söner. Perdeler görevliler tarafından kapatılır. Toplantı salonu karanlık olmuştur. Müzik eşliğinde holdingin tanıtım filmi gösterisi başlamıştır.

Tam o sırada müthiş bir patlama sesi duyulur ve sarsılma olur. Herkes panik halinde çıkışa doğru yöneldiğinde içeriye duman ve toz bulutunun girdiğini görür. Alt kattan çığlıklar, ağlamalar, imdat sesleri gelmektedir. Kimse ne olduğunu anlamaz. Salon karanlıktır. Perdeyi açıp camdan dışarıya bakan güvenlik görevlisi aşağıdan gökyüzüne yükselen dumanı görür. İlk başta alt katlardan birinde yangın çıktığını düşünür. Ancak bunun basit bir yangına benzemediğini anlamıştır. Çünkü patlamayla birlikte sarsılmada şiddetli olmuştur.Deprem de değildir.Sarsıntı kısa sürmüştür.

Deniz babasına seslenir ve yanına gelmesini söyler. Sonra konuklara sakin olmalarını, kalabalık olmadıklarını bir arada durmaları gerektiğini söyler. Güvenlik şefi Deniz beyle göz göze gelir, aralarında daha önce anlaşmışlarcasına, konuklara dönerek kendisini dinlemelerini ve talimatlarını yerine getirmelerini, binadan bir an önce onları çıkartacağını söylemiştir

Selma cafesinin mutfağında şefle konuşurken televizyondaki son dakika haberlerine gözü takılır.

Televizyonda son dakika gelişmesinden canlı bağlantı haberini geçiyorlardır.

“Sayın seyirciler, İstanbul’un en yüksek gökdelen binasına sahip …..holdingin 35.katına bir uçağın çarptığı haberi az önce haber merkezimize ulaşmıştır. Şu anda o bölgede olan muhabirimizle telefon bağlantısındayız.”

Selma bu izlediği haber karşısında şaşkın bir vaziyette öylece donakalır.



Kürşat Ural
"bırak yaşamına şiir girsin"

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...