3/14/2008

Anne ve Oğlu*

*Dramatik yazarlık kursu Gökhan Aktemur hocanın ödevi.
Konu: İktidar

Tema:“Hükmediyor olmanız iktidar sahibi olduğunuzu kanıtlamaz”

Oyunun Adı: ANNE VE OĞLU

Kişiler:

Yasemin: Mehmet’in annesi,orta yaşlı,güzel,
Mehmet: Yasemin’in oğlu,dokuz yaşında
Kadir: Yasemin’in ikinci kocası.
Aysel: Yasemin’in temizliğe gittiği kadın
Yüksel: Aysel’in eşi.Avukat
Ercan: Yasemin’in çalıştığı işyeri sahibi.
Osman: Yasemin’in çalıştığı işyerinde müdür
Levent: Yasemin’in çalıştığı işyerinde depocu
Halis: Mehmet’in çalıştığı atölyede usta
Misafir,atölye sahibi,Halis’in eşi ve oğlu,otobüs firma yetkilisi,işçi

SAHNE I

(Şehrin varoş semtlerinde bir gecekondu evi, Kadir oğlu Mehmet’i sorguya çekmektedir.)

Kadir: Mehmet bugün kaç tane mendil sattın Beyoğlu İstiklalde. Söyle bakayım.

Mehmet: Yirmi tane sattım.

Kadir: Yuh be sana. Sabahtan akşama kadar yirmi tanemi sattın. Beceriksiz. Yine arkadaşlarınla lunaparka gittin değil mi?

Mehmet: Vallahi baba sabahtan akşama kadar İstiklalde selpak sattım. Yemin ederim.

(Çocuğun yanağına elinin tersiyle sert bir şekilde vurur. O sırada sesi duyan ve mutfakta olan Yasemin koşarak gelir ve Kadir’i ikinciyi vurmadan kolundan tutar)

Yasemin: Ya ben seninle yavrumu dövmen için mi evlendim alkolik adam. Çek ellerini çocuğumun üstünden.

Kadir: Hadi oradan be kadın!

Yasemin: Çocuğun kazandığı parayla içen adamdan hayır mı gelir bu eve. En kısa zamanda boşanacağım senden.

Kadir: Kadın sözlerine dikkat et. Ne diyorsun sen ya. Ben olmazsam kurda kuşa yem olursunuz bu mahallede? Bir boşan da görelim.

Yasemin: Boşanacağım. Temizliğe gittiğim Aysel hanımın eşi avukat. Aysel hanıma rica ederim bir celsede boşar. Bak görürsün. Uzun zamandır düşünüyordum. Bıktım senden artık.

(Mehmet ağlar. Kadir’e korku dolu gözlerle bakar, annesine de yalvarır.)

Mehmet: Anne lütfen. Artık lunaparka da gitmem. Gece on ikiye kadar selpak satarım. Bak acımadı yanağım. Gerçekten.

Yasemin: Yok artık buraya kadar. Yeter yahu. Hep dayak. Şiddet. Bu evden kahkaha sesleri yükselmeyecek mi hiç? Bak yavrum bu alkolik sana babalık bana da kocalık yapamaz kesinlikle. Ben kararımı verdim. Yarın Aysel hanımın kocasının ofisine gideceğim. Boşanacağım bu adamdan.

(Kadir sinirli bir şekilde kapıyı vurup çıkar gider evden. Yasemin, temizliğe gittiği Aysel hanıma telefon açar.)

Yasemin: Aysel hanım müsaitseniz bir şey söyleyeceğim.

Aysel: Yasemin söyle canım dinliyorum.

Yasemin: Bugünkü olay bardağı taşıran son damla oldu artık. Boşanacağım bu adamdan. Çok dövüyor çocuğu ve beni.

Aysel: Bu adam sizi dövüyor. Alkolik bir de. Her girdiği işten bir hafta sonra kovuluyor. Sen iyi sabretmişsin bu zamana kadar Yasemin. Boşan bence de.

Yasemin: Evet. Boşanacağım. Ancak sizden bir ricam olacak. Eşiniz boşanma davamı alır değil mi?Onu soracaktım.

Aysel: Sorduğun şeye bak ya. Elbette. On yıldır benim evime geliyorsun temizliğe. Artık sen bizim ailemizden oldun. Sözümü olur. Sen merak etme halleder. Ben akşam Yüksel’e söyler seni ararım.

Yasemin: Tamam. Çok sağ olun. Umarım alkolik olacak o herif başımıza iş açmaz bu akşam evde.

(Sahne Kararır.)

SAHNE II

(Akşam, Kadir eve gelir.)

Kadir: Kız Yasemin bak sana ne aldım. Mehmet sana da gel bak. Yahu bunlara iyilikte yaramıyor. Kız gelsene!Mehmet!

Yasemin: Ben bundan sonra senin hiçbir şeyini almam. Sana da inanmam. Sen çok kötülük yaptın bana ve oğluma. Ağzınla kuş tutsan da geri dönüş yok bu işten.

Kadir: Ya sen ne acayip kadınsın. Açmayacak mısın sana aldığım paketi? Mehmet gel sende aç paketini. Çok seveceğin bir oyuncak aldım. Hem de son çıkanlardan.

Yasemin: Mehmet dur oğlum dokunma pakete. Bırak sevgililerine götürsün bu paketleri. İstemiyoruz artık seni bu evde. Konuştum Aysel hanımla. Kocası bir celsede boşayacak beni senden.

Kadir: Bak hele hiç boş durmamış. Çalışkan oğlu gibi anası da çalışmış bütün gün. Yazıklar olsun size be. Yaptığım her şey için yazıklar olsun.

Yasemin: Git oradan be adam. Ne yaptın da bize söyleniyorsun. Bu evde yaptığın tek şey dışarıda içip içip gelip beni oğlumu dövmekten başka ne yaptın söyle? Erkeksin. Çalışman lazım eve ekmek getirmelisin. Her girdiğin işte en fazla bir hafta dayanabildin. Sonra alkol paranı benden şu ufacık yavrucaktan almaktan utanmadın mı?

(Kadir susar.)

Yasemin: Susarsın tabii. Oda yetmiyormuş gibi gidip dışarıdaki orospularla yedin içtin. Suç bendeki sana bu kadar tahammül ettim. Buraya kadar. Bu iş bitti.





SAHNE III

(Yasemin bir hafta sonra boşanır. Yüksel beyin ofisi. Yüksel bey, Yasemini cebinden arar.)

Yüksel: Yasemin hanım iyi günler.

Yasemin: İyi günler Yüksel bey.

Yüksel: Yasemin hanım, duruşmalarına girdiğim bir şirket sekreterlik için eleman arıyor. Sizinde artık sigortalı maaşlı bir işe girmeniz iyi olur. Bize de nasıl olsa hafta sonları geliyorsunuz temizliğe. Hem maaşı da iyi. Değerlendirseniz derim.

Yasemin: Teşekkür ederim Yüksel bey. Elbette. Ne zaman müsait olursanız uğrayayım ofisinize.

Yüksel: Bugün uğrayın ofisime. Konuşalım.

Yasemin: Zaten ofisinizin yakınlarındayım bende. Bir işyerinin temizliğini bitirdim, çıkmıştım. Tamam Yüksel bey geliyorum hemen. Görüşürüz.

(Yasemin, Yüksel beyin ofisine gelir)

Yüksel: Hoş geldiniz. Size bir haber vereceğim. Boşandığınız eşiniz trafik kazasında ölmüş. Alkollüymüş. Bilmiyordunuz sanırım?

Yasemin: Evet bilmiyordum. Sizden öğrendim şimdi. Zerre kadarda üzülmedim inanın.

Yüksel: Anlayabiliyorum sizi. Eşim bahsetti çok çektirmiş size ve oğlunuza.

Yasemin: Evet.

Yüksel: Şimdi gelelim güzel habere. Size telefon da bahsetmiştim zaten. Avukatlığını yapmış olduğum bir şirketin genel merkezine sekreterlik ve temizlik işlerine bakacak güvenilir ve tanıdık bir bayan arıyorlar. Bende sizi önerdim. Kabul ettiler.

Yasemin: Çok teşekkürler ilginize.

Yüksel: Kağıda yazdım adresini yarın sizi bekliyorlar görüşmeye. Umarım hayırlısı olur sizin için. Şimdiden tebrikler. Artık kafanız rahat olur. Mehmet’le birlikte huzurlu bir şekilde yaşarsınız.

Yasemin: Sağ olun Yüksel bey bu iyiliğinizi nasıl ödeyeceğim size ve eşinize bilmiyorum gerçekten.

SAHNE IV

(Yasemin, Yüksel beyin söylediği şirket de işe başlar. Oğlu Mehmet de bir atölyede çalışmaktadır. Yaseminin çalıştığı işyeri. Patron çalışma masasına oturur ve elindeki bastonu arkasına koyar. Bilgisayarı açar ve her sabah olduğu gibi güvenlik kamera ünitesini açıp bağırır.)

Ercan: Yasemin! Çayımı getir.

Yasemin: Tamam Ercan bey. Hemen getiriyorum.

Ercan: Ya bu depocu çocuk açmış ağzına kadar kapıyı. Kimse yok kapıda. Şu mağazadaki oturan elemana bak hele. Sabah sabah oturulur mu? Kalk pas pas çek, tezgahın üzerini sil. Ne bileyim yap bir şeyler işte. Çıldırtacak bunlar beni çıldırtacak

Yasemin: Buyurun efendim çayınız.

(Yasemin’in eli titremektedir. Yine her sabah olduğu gibi fırçayı yemeden odadan çıkmak için dönerken eli bardağa çarpar ve çayı masaya koyamadan patronunun üzerine döker.)

Ercan- Hay Allah kahretsin seni. Ne boka yarasınız ki. Ama kabahat sende değil, senin gibi bir beceriksize iş verende. Çık dışarı.

Yasemin- Çok özür dilerim efendim. Çok özür dilerim. Ben hemen temizlerim.

Ercan- Çık dışarı dedim sana. Gözüm görmesin. Sersem budala şey. Çabuk şu Allahın belası depocuyu odama yolla. Hadi.

(O sırada güvenlik kamerası depoyu göstermektedir. Müdür Osman bey ve depocu Levent beyle birlikte sayım yapmaktadırlar.)

Osman- Keşke kapıya göz kulak olması için mağazadan birini çağırsaydık. Yine patrondan fırça yemeyelim.

Levent- Müdürüm, mağazadan adam isteyip bir sürü laf işitmektense kendim yaparım işleri daha iyi. Bir gözüm kapıda benim merak etmeyin siz. Patron personelini insan yerine koymaz sürekli aşağılarsa, o personelden çok beddua alır, işini severek yapmaz çalışanlar. Zaten kameradan görmüştür çoktan.

Osman- Evet. Görmüştür.

Levent- Birazdan odasına çağırır. Günün ilk fırçasını yemeğe hazırlanalım bari.

Osman- İki yıldır bu şirketteyim. Malum işyerinde en yakınındaki çalışanı olarak Ercan bey demeye bile dilim varmıyor. Neyse. Patronun en yakınında biri olarak artık personele, genel olarak çevresine olan davranışları kabul edilemez.

Levent- Hele siz eskiyi görseydiniz müdürüm. Şimdi durulmuş hali. Kök söktürürdü eskiden herkese. Bir keresinde muhasebe müdürünün kafasına çantayı fırlatmıştı çekin ödemesini unuttu diye.

Osman- Şuna eminim ki patron olarak bu davranışları; babasından devraldığı bu aile şirketine büyük zarar verecek. Bütün personel buradan bir an önce ayrılmanın yollarını arıyor. Bunun farkındayım.

Levent- Tamamda bu işsizlikte kim nereye gidecek müdürüm. Vasıfsız elemanlarız çoğumuz. Siz hariç tabi. Tek tecrübemiz yıllardır bu sektörde çalışmamız. Daha doğrusu birçok çalışanın başka seçeneği olmadığı için burada. Bu sebeple onun çilesini çekiyoruz.

Osman- Valla artık ben iş bulmasam bile ayrılacağım bu şirketten. Şuna da eminim ki idari personel kadrosunda ben ayrıldıktan sonra yaprak dökümü olacak.

Levent- Olabilir müdürüm. İdari personel için bir şey diyemem. Ama diğer birimlerdeki herkes eli mecbur çalışmaya burada.

(Telefon çalar.)

Levent- Efendim Ercan bey.

(Suratı düşmüştür depocunun. Ahizeyi yerine koyar.)

Levent- Müdürüm patron ikimizi de odasına çağırıyor. Malum tahmin ettiğimiz şeyler olacak birazdan odasında.

Osman- Tamam. Gidelim.

(Beş dakika sonra, müdür ve depocu patronun odasından içeri girerler.)

Ercan- Yahu siz beş para etmez adamlarsınız. Ben kaç kere söyleyeceğim deponun kapısında bir adam beklesin diye. Ne beceriksiz insanlarsınız ya! Lafı bir defada anlamaz mısınız siz?

Osman- Efendim, mağazada dağıtım var. Plasiyerlere mal veriliyor. Personel yetersiz. Bizde sadece ikimiz depodaydık. Sayım yapıyorduk depocu arkadaşla. Kapıda bekleyecek personel yok anlayacağınız.

Ercan- Bak ya! Verdiği cevaba bak sen. Personel eksikmiş de falan da filan da.

Osman- Ercan bey. Bize karşı, bu ben ya da başka bir çalışanınız olabilir. Önce karşınızda maaşlı çalıştırdığınız elemanın insan olduğunu fark edin, anlayın lütfen. Bu lafları eminim ki birçok kişi belki babasından duymuş ya da hiç duymamıştır. Artık yeter ama. İki yıldır yanınızda çalışıyorum. Patron koltuğundan emirler, hakaretler savurmak sizin kişiliğinizle örtüşebilir. Buna bir şey diyemem. Ancak karşınızda her gün bağırarak, emirler yağdırarak insan yerine koymadığınız çalışanlarınızın her şeyden önce duyguları olduğunu aklınıza getirin. İnsan onlar insan! İnsanlar sizin ego tatmininiz için para almıyorlar, yaptıkları iş karşılığı için ücret alıyorlar. Empati kurun mesela. Aslında bu söylediklerimin hepsini bilen birisi olduğunuza da eminim.

(Ercan bey susar)

Osman- Aslında çok konuşmayacağım. Böyle devam ederseniz etrafınızda sizi seven belki eşiniz ve birkaç kişi kalacak. O kadar. Ne haliniz varsa görün.

(Kapıya yönelir, yavaşça kapatarak odadan çıkar. On dakika sonra Yasemin hanımın telefonu çalar.)

Yasemin- Buyurun Ercan bey. Tamam efendim hemen çağırıyorum.

(Yasemin hanım Osman beyin odasına girdiğinde oda boştur. Masanın üstünde istifa dilekçesi vardır. Birde not kağıdına Ercan beye diye yazılmış bir cümle.)

Yasemin: Ercan bey Osman bey istifa dilekçesini masasının üstüne bırakmış ve çıkmış. Birde size not bırakmış. Notunda şöyle yazıyor:

“Bazıları büyük doğar, bazıları büyüklüğü kazanır, bazılarına da büyüklük yakıştırılır.




SAHNE V

(Mehmet’in çalıştığı atölye)

Misafir: Vurma çocuğa yahu! Sende hiç mi acıma duygusu yok?

Halis: Hadi oradan be. Sen ne anlarsın ki adam yetiştirmekten. Bak şu atölyeye. Burada çalışan herkes bu tokadı yemiştir benden.

Misafir: Şiddetle iş öğretilir mi? Dayak atarak onlara bu işi öğreteceğini düşünüyorsan yanılıyorsun.

Halis: Dayak atacaksın ki ileride hatırlasınlar. Unutmasınlar. O zaman işin doğrusunu yaparlar.

Misafir: Seninle de konuşulmuyor valla. Neyse çay için sağ ol. Hadi bende dükkana gideyim. Saat bir oldu geciktim valla.

Halis: Tamam. Görüşürüz. Haa! unutmadan akşam kahveye iniyorsun dimi ? Dün akşamın acısını almam lazım senden ve ortağından. Çok pis yendiniz bizi yahu.

Misafir: Olur olur. Akşam kahveye inince ararım ben seni.

(Telefon çalar.)

Halis: Alo. Oğlum otobüs nerede mola verdi. Tamam anladım dört saat sonra alırım seni otogardan. Bende birazdan çıkacağım zaten.

(Atölye şefinin sesi duyulur.)

İşçi: Usta! Usta! Çabuk yetiş. Bugün yeni işe başlayan çocuk Mehmet elini kaptırdı makineye. Çok kötü kanıyor eli.

Halis: Ulan beceriksizler sizi. Kaç defa daha söyleyeceğim size bunu kapattıktan sonra emniyet kilidini açmayı unutmayın diye. Bak bu hafta ikinci kazanız. Ahmak herifler.

Atölye Sahibi: Sana kaçıncı ikazım oldu bu Halis biliyorsun değil mi? Yahu bu çocuklar ya sana kasıtlı yapıyorlar bu kazaları; ya da sen bu atölyeyi yürütemiyorsun artık.

Halis: Olur mu efendim? Yıllardır yanınızdayım. Ancak sizde bilirsiniz bu çocuklar böyle işte. Dikkatsizler. Akılları bir karış havada. Çocuk bunlar çocuk.

Atölye Sahibi: Tamam. Tamam. Anladık. Yaralı çocuğu hemen hastaneye götürün.

(Atölye sahibi çıkar.)

Halis: Getirin şu ecza dolabından bir şeyler sarın gönderin evine. Anlasın da bir daha yapmasın.

İşçi: Efendim olur mu? Görmüyor musunuz yarası derin, fena da kanıyor. Dikiş atmak gerekir. Sonra yolda başına bir şey gelmesin çocuğun.

Halis: Ya ne demezsin çok biliyorsun zaten. Birde doktor kesildin başıma. Bandaj yapıp gönderin evine bir şey olmaz. Akşam akşam iş çıkarmayın başıma. Hadi ne sallanıyorsunuz dediğimi duymadınız mı?

İşçi: Tamam efendim siz bilirsiniz.

(Eşini telefonla arar.)

Halis: Kadın oğlanı cepten arıyorum ulaşılamıyor. Birazdan otobüs firmasında olurum. Oraya sorayım en iyisi. Tamam haber veririm sana.


Otobüs Firma Yetkilisi: Beyefendi size kaç kez söyleyeceğim. Yolda kaza olmuş. Bu sebeple trafik var otobanda. Otobüsün buraya gelmesi iki saati bulur.

Halis: Ne kazası yahu?

Otobüs Firma Yetkilisi: Şoförümüzün söylediğine göre yolda kaza olmuş. Trafik kilitlenmiş.

Halis: Off! neyse tamam anladım da. İki saati geçmez değil mi otobüsün buraya gelmesi.

SAHNE VI

(Ertesi gün. Halis’in evi)

Halis: Aslan oğlum benim. Doktor olacak iki sene sonra. Babasının oğlu nede olsa. Ver bakalım oradan şu gazeteyi.

Halis(İrkilir):Eyvah! Ben yandım. Yandım ben kadın. Mahvoldum!

Halisin Eşi: Ne oldu be adam. Niye yandın.

Halis: Dünkü trafik kazası haberi. Gazetede ki habere göre; karşıdan karşıya geçerken yolun ortasında yığılıp kalan çocuğu otomobil ezmiş. Çarpmamak için fren yapan otomobil zincirleme kazaya sebep olmuş. Kazada bir kişi ölmüş, üç kişi hafif yaralanmış. Ölen gencin ismi Mehmet Yılmaz..

Halisin Oğlu: Evet iki saat otobanda bekledik o kaza yüzünden. Karşıdan karşıya geçen bir çocuk ölmüş diyorlardı.

Halis: O kazada otomobilin ezdiği çocuk benim atölyemde yeni işe başlayan çocuk. Dün kaza yaptı elini kaptırdı makineye. Ben de hastane yerine evine gönderdim çocuğu. Demek ki kan kaybından bayılıp kaldı yolun ortasında. Allah kahretsin! Ne yapacağım şimdi ben. Mahvoldum.

(Yasemin oğlunun cenazesini gömerken yanında sadece Aysel hanım ve eşi Yüksel bey vardır. Yaseminin ailesi boşandığı eşiyle evliliğine onay vermedikleri için Yaseminle ilişkilerini kesmişlerdir. Yasemin oğlu Mehmet’in mezarı başında toprağa ellerini geçirmiş hıçkırıklarla ağlıyordur.)

PERDE
Kürşat Ural

"bırak yaşamına şiir girsin"

No comments:

Öne Çıkan Yayın

My Greatest Passions: Literature, Poetry, and Art

  A lthough I am passionate about literature, art, and poetry, my wife is the biggest passion in  my life. In 1994, after I published the st...